Almanyada Ucuz Et Krize Neden Oldu

Almanyada Ucuz Et Krize Neden Oldu

ET, dünyanın hiç bir yerinde ucuz bir ürün değil. Konunun, küçük ya da büyükbaş hayvanların bolluğu ile ilgisi yok. 4.8 milyon nüfuslu Yeni Zelanda’da 41 milyon koyun bulunuyor. Neredeyse kişi başına on koyun düşüyor. Büyük baş hayvanları saymıyoruz bile. Ama markette etin kilosu, 15.5 Yeni Zelanda Doları. Yani yaklaşık 10.2 ABD Doları. Bizim paramızla 60TL’den fazla. Avustralya’da 24.7 milyon kişi yaşıyor. Bu ülkedeki koyun sayısı ise 75.5 milyon. Etin kilosu 23 Avustralya Doları. 16 ABD Doları, yani 96 TL. ABD’nin büyükbaş hayvan pazarı konumundaki Teksas’ta bile etin kilosu 12 dolar.

Bu ülkelerde yaşayan halkların satın alma güçlerini de hesaba katsanız, et hiç bir yerde ucuza alınan bir ürün olamıyor. Ama Almanya’da bir ilk yaşandı. Et ve et ürünleri, neredeyse her hafta daha düşük fiyatlardan satılıyor. Tüketici memnun mu? Elbette… Almanya’nın süpermarketlerinden Aidi, Lidl, Netto ve Penny, et ürünlerinin fiyatlarını sürekli olarak düşürüyor. Ama memnun olmayan çevreler daha çok. Başta çiftçiler ve çevreciler, durumdan hayli şikayetçi. Öyle ki ucuz et krizi, hükümetin el atmak zorunda olduğu önemli bir sorun haline geldi.

UCUZ OLMASI DA SORUN

Çiftçiler, geçtiğimiz haftalarda iki bin traktörle, Bonn kentinin caddelerini işgal etti, trafiği engelledi, sorunlarına dikkat çekmeye çalıştı. Sorun aslında yeni bir şey değil. Çiftçiler, uzun zamandan beri kâr marjlarının daraldığından, üretim maliyetlerini bile karşılayamaz hale geldiklerinden yakınıyordu. Sorun, Avrupa Birliği’nin yeni çevre koruma yasalarının yürürlüğe girmesinden kaynaklanıyor. Çiftçi eti, çok az bir kâr payıyla elden çıkarırken, marketler de bunu fırsat bilip eti ucuzlattı. Kriz, Almanya Gıda ve Tarım Bakanı Bayan Julia Klöckner’i aşınca, meseleye Başbakan Aııgela Merkel el atmak zorunda kaldı. Ekonomi Bakanı Peter Altmaier ile birlikte Tarım Bakanı Julia Klöckner’in de katıldığı toplantılarda, çiftçilerle bir uzlaşma zemini arandı. Çiftçilerin, “adil bir fiyatlandırma” olmadığı sürece anlaşma olmayacağını açıklaması, üretici kesimin ne kadar kararlı olduğunu ortaya koydu.

Burada en büyük soru, adil fiyatlandırmanın nasıl yapılacağı yönünde. Çünkü Almanya’nın en büyük dört süpermarketi, piyasanın yüzde 85’ine egemen. Et piyasasının da yüzde 70’ini ellerinde tutuyorlar. Bu durumda son sözü marketlerin söyleyeceğine kesin gözüyle bakılıyor. Üreticiye baskı, hükümet kanadından değil, perakende satış zincirlerinden geliyor.

Geçen yıl üreticinin 30 milyar euro’dan fazla et satışı yaptığı biliniyor. Burada aslan payı, üreticide de değil, marketlerde de. Bu sektörde çalışanların ücretleri, bu multi-milyar euro’luk pazarda fazla artış da göstermedi. Üretici, besi masraflarını bile karşılayamadığını belirterek ucuz satılan ele karşı çıkıyor. Çevreciler ise kaynakların israf derecesinde kullanılmasından şikayetçi.

KASAPLAR DA DERTLİ

En iyisi, bir kasabı dinlemek. Berlin’de kasaplık yapan Jörg Erchinger’e kulak verelim: “Ben, şehre yakın tavuk üreticileriyle çalışıyorum. Asla katkı maddesi veya başka bir kimyasal kullanmıyorlar. Onlardan tavuk alıp, kilosu 16 euro’ya (105 TL’ye) satıyorum. Pahalı ama müşterilerim tamamen doğal yöntemlerle yetiştirilmiş tavuk yemenin tadına varıyor. Marketlerde tavuğun kilosunu kaça alırsınız, biliyor musunuz? Kilosu 2.99 euro’ya (19 TL’ye).

Bu durumda kaç müşteri, organik tavuğun kilosuna beş kattan fazla para öder? Diğer taraftan haftada bir kere et yiyen bir müşteri kitlesiyle karşı karşıyayız. Hiç kimse her gün et yemiyor. Politikacılardan, Almanya’da ve Avrupa’da çıkarlarımızı korumasını bekleriz. Ama ne yazık ki endüstriyel et lobisi o kadar güçlü ki, bizden çok onların çıkarları gözetiliyor.”

Berlin Kasaplar Loncası Başkanı Klaus Gerlach da aynı fikirde. Küçük kasap dükkanlarının, büyük marketlerle rekabet edebilmesinin kolay olmadığını savunan Gerlach, Alman mutfaklarında giderek daha az yemek pişirildiğini, insanların kaliteli etleri, sadece yıl başında ve bayram günlerinde satın aldığım, bunun da sorunu körüklediğini vurguluyor. Alman evlerinde eşlerin, artık mutfağa girmediği, çünkü karı-koca çalıştığından kimsenin yorgun halde mutfakta bir şeyler hazırlamaya istekli olmadığını, daha çok hazır yemeklere yöneldiğini belirten Gerlach, talep azlığının, fiyatların düşmesinde rol oynadığına da dikkat çekiyor. Normalde 10 euro olan kırmızı etin kilosu da 7-8 euro düzeylerine kadar düşmüş bulunuyor.

ALMANLARIN ET MERAKI

Ette sorun bu kadarla bitmiyor. Hükümet, tüketimi azaltmak için bir süre önce yüzde 7 olan satış vergisini yüzde 19’a çıkarmıştı. Verginin 12 puan birden artırılmasıyla yaklaşık 3.5 milyar curo’luk gelir elde edileceği tahmin ediliyor. Bu para, hayvanların içinde bulunduğu şartların geliştirilmesine harcanacak. Çevreci grup Yeşiller ise hayvan dostu uygulamaları olan organik beyaz et ve kırmızı et üreticilerinin, vergiden muaf olması gerektiği görüşünde.

Almanların ete olan düşkünlüğünün uzun bir tarihi var. îkinci Dünya Savaşı’ndan bitkin bir halde çıkmış olan Almanlar, tarımdan önce hayvancılığı ön plana çıkararak kısa zamanda karın doyurmanın yolunu bulmuş oldu. Hükümetin istatistiklerine göre Almanlar geçen yılın ilk altı ayında, 30 milyondan fazla sığır, koyun, keçi, tavuk eti yedi. Almanların et tüketimi, uluslararası ortalamanın yüzde 15 üzerinde. Almanlar çok et yemesine karşılık, daha az mutfak masrafı yapıyor. En gözde yiyecekleri de körili sosis (Currywurst). İşin ilginç yanı, körili sosisi Almanlara bir İngiliz askeri öğretmiş. Savaşın sona erdiği haftalarda bir Almanın sahip olduğu çerez restoranındaki mezelere köri ilave etmiş. Bu lezzet, kısa zamanda sosislere uygulanmış. Bugün hiç bir ulus, Almanlar kadar patates kızartmalı sosis tüketemez. Ekmek arası balık ile pizza da Almanların en sevdiği yiyeceklerden. 1950’lerdc çalışmak üzere Almanya’ya giden ilk İtalyan işçiler, pizzayı Almanlara tanıtmış ve sevdirmiş.

Et yerine geçen besin maddeleri

MANTAR: Yenilebilir mantarlar, et yerine geçen en lezzetli besin maddelerinden biridir. Dİ, D2 ve D3 vitaminlerinin kaynağıdır. Güneş ışığından alacağınız D vitaminlerini mantarlardan da alabilirsiniz. “Fistulina hepatica’’nın tadı, bifteği andırır. “Laetiporus” ve “Lyophyllum decastes” mantarları da tavuk etine çok benzer.

GLAMORGAN SOSİSİ: Büyük Britanya Adası’nın güney batısında yer alan Galler’in tarihi bir yemeğidir. 1850’lerde yemek tarifi kitaplarına girmiş bu sosisi onca yol gidip almanız şart değil. Yapması kolay. Malzemesi; peynir, pırasa ve ufalanmış ekmek. Glamorgan, Galler’de idari bir bölgenin adı.

PANEER: Hindistan’da yaygın olarak tüketilen taze bir peynir türü. Kelimenin kökeni Farsça. Telaffuzu, bizim peynirle hemen hemen aynı. Sütü kesmek suretiyle yapılan, erimeyen bir peynirdir.

PATLICAN: Dünyada en çok üretilen sebzelerden biridir. İlk 10 içine rahatlıkla girer. Türkiye de, Çin ve Hindistan’dan sonra dünyanın üçüncü büyük patlıcan üreticisidir. Mısır, Japonya, İtalya ve Endonezya’da da yetiştirilir. Güney itfe Doğu Asya’da tarih öncesinde beri yetiştirilir.

EKMEK AĞACI (YA DA MEYVESİ): Hint Okyanusu ve Büyük Okyanus’taki adalarda yetiştirilen ağaçların nişasta açısından zengin meyvesi, 18’inci yüzyıldan beri et yerine tüketilir. Batı’da ucuz ve yüksek kalorili bir besin maddesi olduğundan kölelere ve angarya işlerde çalıştırılan işçilere yedirilmiştir.

HİNDİSTAN CEVİZİ SANDVİÇİ: Batı’da “Coconut burger” olarak bilinir. Geleneksel Hindistan cevizi sütünden yapılır. Özellikle Filipin mutfağının gözde yiyeceklerindendir.

Batı dünyasının hamburgerine çok benzer. Salata ve kaşar dilimiyle çeşnilendirilir. Ama eti, et değildir. Aslı, vejetaryen yemeğidir. Son zamanlarda yumurta da eklendiğinden, vejetaryen yemeği olmaktan çıkmıştır.

FALAFEL: Nohut köftesinin ya da bakla ezmesinin baharatlarla karıştırılarak yağda kızartılmasıyla yapılır. Doyurucu bir Lübnan lezzetidir. Ortadoğu ülkeleriyle özdeşleşmiştir. Lavaş ya da pita adı verilen hamur işinin arasına konarak, turşuyla yenir. A, B6, C, D vitaminleriyle kalsiyum, demir, magnezyum, protein, karbonhidrat, potasyum, sodyum ihtiyaçlarınızı falafelle karşılarsınız. Kolesterolü de sıfırdır.

ALEV RİGEL




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir