Doğal hayatta şişmanlama yoktur, yağlanma vardır!

Doğal hayatta şişmanlama yoktur, yağlanma vardır!

Doğal hayatta şişmanlama yoktur, yağlanma vardır!

Genel olarak bize benzer diğer memeli canlılara baktığımızda, genetik olarak farklı boyutta olmalarına rağmen, yetişkin olduktan sonra kendi türleri içerisinde bedenlerinde çok değişim göstermediklerini, yani irileşmediklerini görürüz. Mesela bir Afrika fili ile Asya fili arasında boyut olarak fark vardır. Ama her ikisi de aslında fildir ve ikisi de yetişkin olduktan sonra kendi türleri içinde benzer boyutlardadır. Bir İngiliz atı ile bir Arap atı arasında da boyut farkı vardır. Ama ikisini de ilerleyen hayatlarında şişmanlamış olarak göremeyiz. Yani erişkin çağdan sonra beden olarak değişime uğramazlar. Bu saydığım örnekleri çoğaltabiliriz ama sonuç hep aynı olacaktır.

Doğal hayatta şişmanlama yoktur

Mesela ineklere de şişman denir, hatta sadece ot yedikleri için şişmanladıkları söylenir. İneklerin sindirim sistemi, et türü gıdaları sindirmeye uygun değildir, o nedenle sadece ot veya saman yerler. Üstelik inekler şişman değil, sadece inektir, o nedenle kocaman bir gövdeleri vardır. Fakat hiçbir ineğin büyümüş basenleri, iri bir kalçası, şişmiş bir gıdısı yoktur. Bakarsanız, tüm inekler aşağı yukarı benzer boyuttadır.

Diğer yandan, yaşları ilerledikçe irileşen bazı canlılar da vardır. Bunlar kış uykusuna yatan veya belirli süre yiyecek bulunmayan bölgelerde yaşayan canlılardır. Örneğin ayılar ve denizaslanları gibi canlılar, uzun zaman yiyecek bulamasalar dahi hayatta kalmalarını sağlayacak malzemeyi yağ olarak vücutlarında saklarlar. Ama bu saklama onları şişman yapmaz.

Örneğin bir ayı, bahar ve yaz aylarında sürekli yemek yiyerek vücudunda yağ depolar. Kış aylarında da bu yağı kullanarak, çok sağlıklı bir şekilde hayatına devam eder. Bir sonraki baharda uyandığında, hem kendisini savunabilecek hem de tekrar yiyecek bulacak kadar sağlıklı kas yapısı ve enerjisi vardır. Yiyecek yemediği dönemde, kaslarında bir erime olmamıştır. Ayının vücudu ihtiyaç duyduğu enerjiyi, hormon sistemindeki mevsimsel değişikliği (leptin hormonu salgılanması) sayesinde, biriktirdiği yağdan kullanmıştır. Yani biriktirdiği yağı gerçekten yedek enerji olarak depolamış ve yiyecek bulamadığı, kış uykusuna yattığı dönemde, vücudun hayati fonksiyonlarını devam ettirebilmesi için kullanmıştır.

Bu örneğe benzer insan toplulukları da vardır. Belgesellerde yer alan ve açlık çeken toplumlara baktığımızda hepsinin incecik kol ve bacakları ama kocaman göbekleri olduğunu görürüz. Burada görünen kocaman göbek, şişmanlık değil, yediği fazla yemekleri aç kaldığı dönemde kullanabilmesi için bu enerjiyi depolayan büyümüş karaciğer dokusudur.

Ayı ve benzeri canlılar yiyecek bulamadıkları dönemde hayati fonksiyonlarını devam ettirmek için bu yedek enerji depolarında biriken yağları kullanırlar. Ancak biz insanların normal besinlerden elde ettiğimiz karbonhidratların verdiği enerji kalitesi ile ayının vücudundaki bu depo yağlardan gelen enerji kalitesi aynı değildir. Bu nedenle, ayı bu dönemde ya kış uykusuna yatmalı ya da yuvada hareketsiz kalarak diğer aktivitelerini asgariye indirmelidir.

Bunu bir örnek vererek, daha rahat anlamanızı sağlayayım. Örneğin uçak yakıtı, yüksek oktanlı benzin demektir. Bu benzinin bir miktarının verdiği enerji, diğer yakıtların verdiği enerjiden çok daha fazladır. Dolayısıyla uçakların uçabilmesi için bu yakıt tercih edilmelidir. Kömür de enerji verir ama kömür, uçağın uçabilmesi için gereken enerjiyi veremez. Kömür ancak bir trenin düz yolda, hatta raylar üzerinde gidebileceği kadar bir enerji verir. Normal gıdalardan aldığımız karbonhidratlar, uçak yakıtı gibidir. Ama kış uykusunda kullanılan yağlar, kömürün enerjisi gibidir. Bu nedenle, ancak kış uykusu sırasında bu enerji kaynağı devreye girebilir.

Düşünsenize, spor yaparak, yani aktivitemizi maksimum seviyeye getirerek göbek ve basen yağlarını harcamaya çalışmak ne derece doğru olabilir. Koşma işlevi başladığında ilkel düşünen vücudumuzun anladığı tek şey, kaçıyor veya kovalıyor olduğumuzdur. Her iki durumda da hayati tehlike söz konusu olduğundan, gerekli enerji asla bu çok düşük kaliteli göbek yağı değildir. Burada kullanılan enerji, can havli dediğimiz ve mevcut kaslar ve karaciğerde depoladığımız yüksek kaliteli glikojen depolarıdır.

Bu konuyu daha iyi anlamanız için bir örnek vermek istiyorum. Çok acil paraya ihtiyaç duyduğunuzda, evdeki en eski koltuk takımını mı satılığa çıkarırsınız yoksa hanımın kolundaki bilezikleri mi? Sizin koşmanızla, kış uykusuna yatmış bir ayının aktivitesi aynı mıdır?




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir