Mutfağınıza alkali beslenmeyi sokmanın ipuçları

Mutfağınıza alkali beslenmeyi sokmanın ipuçları

Mutfağınıza alkali beslenmeyi sokmanın ipuçları

1. Salataya masanızda büyük bir yer açın

Salata farklı tat ve lezzette birçok koyu ve açık yeşili bir araya getiren, her mevsim farklı sebzelerle, otlarla süslenen masanızın alkali deposudur. Alkali beslenmeye başlamanın da en basit, en kabul gören, kimseyi şaşırtmayan ve zorlamayan tabağıdır. Dikkat etmeniz gereken; salata sosunuzu mutlaka rafine olmayan zeytinyağı, fındık yağı, taze sıkılmış limon suyu ve deniz tuzuyla hazırlamak.Türk sofra kültüründe genel olarak yemeğe çorbayla başlama alışkanlığı var. Alkali beslenme de atılacak en büyük adım, bu alışkanlığınızı biraz Italyan usulüne çevirip yemeğe salatayla başlamak olmalı.

2. Sebzelerinizi yüksek ısıda uzun süre pişirmeyin

Sebzeleri yüksek ısıda uzun süre pişirmek, içinde saklı olan değerli besin öğelerinin ölmesine yol açar. 48 derece üzerinde ısıyla hazırlanan her besinin içindeki enzim yok olur, vitaminlerin yüzde 80’i, minerallerin yüzde 60’ı tahribata uğrar. Pişirdiğiniz sebzelerin suyunu da dökmemelisiniz.

alkalidiyet

3. işlenmiş tahıllardan ve şekerden uzak durun

Alkali beslenme biçiminde, beyaz ekmek ve beyaz şeker kullanmamak, kullanılmaya devam edilecekse tam tahıl unundan yapılmış olanlara yönelmek gerekir.

4. Daha az kırmızı et, süt ve süt ürünleri

Et, süt ve süt ürünleri vücutta sindirimleri sırasında yüksek asidik atık bırakır. Et yerine balık, inek sütü yerine, keçi sütü, badem sütü, inek peyniri yerine keçi loru, taze keçi peyniri veya badem peyniri tercih edilmeli.

5. Meyve tüketimi

Meyvelerin meyve şekeri diye bilinen fruktoz içerdiği unutulmamalı. Fruktoz asidiktir. Bu sebeple günlük beslenmemize kontrollü biçimde 2-3 porsiyon meyve eklememiz uygun olur.

6. Tatlandırıcılardan uzak durun

Yapay tatlandırıcılar vücudun pH dengesinde tahrip edici bir etkiye sahip. Alkali beslenebilmek için yapay tatlandırıcılar yerine, doğal, vücudun glikoz indeksiyle uyumlu tatlandırıcılar kullanılmalı.

7. Himalaya tuzu veya rafine edilmemiş tuz kullanın

Sadece kullandığınız tuzu değiştirmeniz bile alkali beslenme için atılmış bir adımdır. Doğal tuzlara yönelmek, rafine sofra tuzunun fazla klorürle vücudumuzda asit yükünü arttırmasının önüne geçebilir.

8. Alkali su için

Yukarıda yazılı her şeye uymasamz bile pH değeri 8-8.5 iyonize alkali su için. Alkali su vücudun asit yükünü azaltan, paslanmayı geciktiren, oksijeni hücrelere taşıyan, besin değerlerinin hücreler tarafından yakılmasını sağlayan en önemli yaşam kaynağıdır.

9. Sindirim ağızda başlar

Karbonhidratlar, organik asider, aromatik maddeler ve tuzların sindirimi ağızda bol enzim içeren tükürükle başlar. Çiğneme besinlerin enzimlerle karışmasını ve ağızdaki kılcal damarlardan süzülmesini sağlar. Bu besinlerin kimyasal yapısıyla ilgili ağızda yapılan araştırma bilgileri beyne gönderilir. Beyin bu bilgiyi analiz eder ve besinlerin sindirimini programlar. İşte bu sebeple çiğneme işlemi büyük önem taşır. Besinler ne kadar iyi çiğnenirse, o besinin tahlili o kadar iyi yapılır ve sindirim sistemi o besine en iyi şekilde hazırlanır. Her lokma en az 15, en fazla 40 kere çiğnenmeli. İyi çiğnenmeyen besinler parça ve külle halinde mideye gelir. Mide bu kütleleri sindirmek yerine çürütür. Midede çürümeye başlayan besin parçalan ve küüeler bağırsağa iner ve orada da çürümeye devam eder. Bağırsaklarda çürüyen kütle ve parçalar kandaki akyuvar sayısını çoğaltır, bağışıklık sistemi de bu duruma karşı koruma oluşturur. Sürekli iyi sindirilmeden bağırsaklara geçen besinler zamanla bağışıklık sistemini çökertir.

İyi çiğneme, hızla çiğnemeye oranla daha az yememize sebep olur. Atalarımız ne güzel söylemiş, “Lokmayı küçük al ve iyi çiğne, aksi halde deli olursun.”




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir