Eşinle Alakadar Ol

Eşinle Alakadar Ol

“Yirmi dört makamda, şarkı çalan çalgıcıya

Dinleyen yoksa, çalgısı yük olur.

Aklına ne yanık bir nağme gelir,

Ne de on parmağını çalgı çalarken oynatası gelir.” diyor Mevlana.

– Mesaj alınmıştır. Kadın kocasından iltifat görmezse, hiçbir maharetini ortaya dökmez, diyorsunuz.

– Kadınlar için alaka, sevgi demektir. O senin hayat arkadaşın ve iltifatını en çok hak eden kişi. Kadınların evlenme sebebi bir erkeğin sevgisine olan ihtiyaçlarındandır, yoksa babalarının evinde aç kaldıkları için değil. Bir erkek kadının karnını ne kadar doyurursa doyursun, sevgiden mahrum bırakıyorsa, aç bırakıyor demektir.

esinle alakadar ol

– Şirin bu dediklerinize “psikolojik şiddet” diyor.

– Evet, bence de “şiddet” bu. Şiddet deyince akla hep dayak gelir; ama kadın psikolojisi göz önüne alındığında, bir erkeğin kadını ihmal etmesi daha ağır bir şiddettir. “Hissî şiddet” kadın ruhunu yaralar; fiziki şiddet ise bedenini. Kadın için ruhunun yaralanması daha ağırdır.

– Kadınlar “Benimle alakadar olmuyorsun!” derken aslında tam olarak ne demek istiyorlar?

– Bana zaman ayır, demek istiyor. Kadınların konuşma ve paylaşma ihtiyacı çoktur. Bir erkek her akşam karısına kısa da olsa hususi zaman ayırmalı, onu dinlemeli, onunla konuşmalıdır. İnsanlar “televizyon” denilen “aile düşmanı” sayesinde harala gürele yaşayıp gidiyorlar.

Erkek işten geliyor, yemeğini yiyor, biraz habere bakayım, memlekette neler olmuş, diye açtığı televizyonun karşısında saatlerce kalıyor. Haberler bitiyor, spor haberleri, haber programları başlıyor. Bu arada babasının alakasına ihtiyacı olan çocuklara “Gürültü yapmayın!” diye kızıyor. Çay ve meyve getiren karısının yüzüne bile bakmıyor. Onunla sohbet etmeye çalışan karısına, gözünü televizyondan ayırmadan kısa kısa cevaplar veriyor. Kadın da bakıyor bir muhabbet yok, diğer odaya gidip dizi film seyrediyor.

– Benim televizyonla pek aram yok. Akşamları biraz İnternet’e takılıyorum.

– Internet de ayrı bir bela. O da zaman hırsızı, muhabbet düşmanı. İnternete takılan, gece yarılarına kadar bilgisayarın başından kalkamıyor. Kocası İnternet’in başında hiç tanımadığı insanlarla oyun oynarken veya sanal muhabbetlerde eşine söylemediği bir çift güzel sözü yabancı kadınlara söylerken, kadın boş yatağın bir ucuna kıvrılıp uyumaya çalışıyor.

Bu vaziyette kadın iki kişilik yalnızlığı yaşıyor. İki tatlı söze hasret, saçlarının okşanmasına, sevgi dolu bir sarılmaya, gülüşerek kocasıyla sohbet etmeye hasret, hayata küsüyor, asık suratlı bir şey olup çıkıyor.

– Böyle söylemeyin, çok acıklı bir tablo çizdiniz. İnsan koca olarak kendini kötü hissediyor.

– Yaşananlar böyle, ben sadece söze döküyorum. Kadınlar için alaka, sevgi demektir, zaman ayırmak demektir, şefkat demektir.

– Şefkat deyince benim aklıma sadece çocuklar geliyor.

– Kadındaki şefkat ihtiyacı anne olmasındandır. Kadınlar kadınlığın yanında annelikle programlı olarak yaratıldığı için şefkat yüklüdürler. Kadınlar sevgilerini şefkatleri ile birlikte gösterirler. Bu yüzden kadın, erkekten şefkat gördüğü zaman, sevildiğine daha çok inanır.

– Nasıl şefkat göstermem gerekiyor?

– Şefkat, düşünmek demektir. Kadın için düşünmek ve düşünülmek çok değerlidir. Seven sevdiğini düşünür. Kadınlar annelerini düşünürler, çocuklarını düşünürler, kocalarını düşünürler; düşünmek kadının tabiatında vardır. Çoğu zaman onlar için kendi isteklerinden vazgeçerler. Mesela bir kadın her gün yemek yaparken kendi sevdiği yemeği yapmaktan çok kocasının veya çocuklarının sevdiği yemeği yapmayı tercih eder. Eşi hasta olduğunda özenli bir şekilde ona hizmet eder. Şair ve mütefekkir Arif Nihat Asya:

“Düşünüyorum öyleyse varım!” sözünü hatalı bulduğunu söyler.

“Doğrusu ‘Düşünülüyorum, öyleyse varım!’ olmalıdır.” der.

Kadın eşinin gözünde var olduğunu ve değerli olduğunu eşi onu düşündüğünde daha iyi hisseder.

– Geçenlerde Şirin hasta olmuştu, ben de ona çay yapıp götürdüm, çok sevindi.

– Eminim, çok mutlu olmuştur. Zaten kadın doğum yaptığında veya hasta olduğunda kocasının şefkatine her zamankinden daha çok ihtiyaç duyar. Kadınların çoğunun doğuma dair hatıraları biraz hüzünlüdür. “Kocam doğumdan sonra çocuğu kucağına aldı, beni unuttu…” derler.

– Kadınlar çocuklarını kıskanıyor o zaman.

– Dışarıdan bakınca öyle gibi duruyor ama vaziyet kadın için farklı. Doğum sıradan bir vaka değildir. Kadın, dokuz ay zahmet çekmiş ve doğumla da büyük bir zorluk ve belki de tehlike atlatmıştır. Bunun için de ister ki kocası çocuktan önce kendisine baksın,

kendisini görsün. Şefkat göstersin, canının istediği bir şey varsa sorsun, alsın getirsin. “En değerlisi senin sağlığın.” desin.

Bekârken çapkınlığı ile tanınan, şimdi evli olan ünlü bir erkek, televizyonda baba olmasını şöyle anlattı: “Baba olmak tabii ki güzel bir duygu… Ama doğumdan sonra hemşireler çocuğu bana getirirlerken, ben çocuktan önce eşimi merak ettim. Annesi nasıl?’ diye onu sordum.” Onu dinlerken benim aklıma ilk gelen şey şu oldu: “Demek ki karısını gerçekten seviyor, bu evlilik uzun yıllar gider.” Çünkü düşünmek sevgi demektir.

– Ben Şirinin doğumlarında onunla pek alakadar olamadım doğrusu. Başka çocuk da düşünmüyoruz, şimdi nasıl telafi edeceğim bu hatamı?

– Hasta olduğunda alakadar olarak telafi edebilirsin. Hasta dediysem ağır hasta olmasını bekleme. Grip olduğunda, başı ağrıdığında veya çok yorulduğunda yiyecek bir şeyler hazırlaman yahut hazır yemek getirmen, ona bir bardak çay ikram etmen, bir kanepede uyudu kaldıysa üstünü örtmen, üzgünken sarılıp teselli etmen, onun ihtiyacı olduğu için kendi istediğin bir şeyden vazgeçmen, kendin sevmesen de onun sevdiği bir yiyeceği alıp “Senin için aldım…” demen… Bunlar kadınlar için çok değerli davranışlardır.

Çocuklara “Aşk nedir?” diye sormuşlar, bir tanesi “Aşk, birlikte yemeğe gittiğimiz zaman sevgilimizin kendi kızarmış patateslerini . bizim tabağımıza koyması ve bizim tabağımızdan hiçbir şey almamasıdır.” demiş. Çok büyük bir ihtimalle bu tarif bir kız çocuğuna aittir.

– Herkes kendi tabağındakileri yese daha iyi değil mi?

– İki çatal patatesi karma ikram etmen daha az gerçekçi olabilir; ama daha sevgi dolu bir davranış olur.

– Söylediğiniz şeyler zor şeyler değil ama sizi dinlerken nedense bunların çoğunu bugüne kadar yapmadığımı fark ettim.

– Hayat çok kısa, zaman çok hızlı geçiyor. Hayat arkadaşınla ge

çirecek ne kadar zamanın var, bilmiyorsun. Sonra bir gün dönüp bakarsın, birbirini kırarak koskoca ömür geçmiş, geri dönüşü yok…

– Çok doğru, hayatın geri vitesi yok, hep ileri gidiyoruz. Geçtiğimiz yollara dikkat etmemiz lazım.

– Bu haftaki görüşmemizi gerçek bir hikâye ile bitirmek istiyorum:

Çok sevdiğim yaşlı bir teyzemiz vardı. Ağır bir kanser türüne yakalandığını duyunca ziyaretine gittim. Yerinden pek zor kalkıyordu; ama pek bir mutlu gördüm. Konuştukça sebebini anladım. “Kızım, amcan bana çok hizmet ediyor, etrafımda dört dönüyor.” derken tatlı tatlı gülümsüyordu. “Hizmet ediyorsa seviyor.” demektir bu kadın için. Bir yandan da sanki keyfinden yatıyormuş gibi kocası hizmet ettikçe mahcup oluyordu.

Dermanı olsa yerinden kalkıp işlere koşturacak. Kadıncağız hayatı boyunca sert tabiatlı kocasından şefkatin “ş’sini görmemişti. Kocasının elinden bir bardak su içmemiş, ona hep hizmet etmiş bir hanımefendiydi. Kocası, karısının birdenbire elinden kayıp gittiğini görünce hastalığında karısıyla çok ilgilendi. Fakat son pişmanlığın kimseye bir faydası yok.




One thought on “Eşinle Alakadar Ol

bayan için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir