Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde tuz

Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde tuz

Çocuklarımıza, bizim çocuklarımıza öğrettiğimiz şeyi, toprağın anamız olduğunu öğretin. Toprağın başına ne gelirse, toprağın çocuklarının başına da gelir. İnsanlar yere tükürürlerse, kendi suratlarına tükürmüş olurlar. Toprak insana ait değil, insan toprağa aittir. Biz bunu biliriz. Her şey birbirine bağlıdır, bir aileyi birleştiren kan gibi. Her şey birbirine bağlıdır.”

Bir iş iyi gitmiyorsa tadı tuzu kalmadı’ denir. Aynen böyle; artık neyin iyi neyin kötü olduğu, neyin yanlış neyin doğru olduğu bilmeceye dönüşmüş durumda. Yani bilginin de tadı tuzu kalmadı. Kimi uzman aman uzak durun diyor, kimisi mutlaka tüketilmeli’ diyor. ‘Deniz tuzu mu, göl tuzu mu, kaya tuzu mu tüketmeli? İyotlu mu iyotsuz mu?’ derken, son günlerde bir de neredeyse her derde deva diye fahiş fiyata satılan ‘Himalaya tuzü çıktı. Peki, Himalaya tuzu tüketmek şart mı?

kaya tuzu

Tuz, insan dâhil tüm canlıların temel besin maddelerinden biri. Sürekli terk edilmesi öğütlenen üç beyaz; ‘beyaz şeker, beyaz un ve beyaz tuza’, ‘beyaz yağı’ yani margarini de eklemek gerekir. Burada sakınılması öğütlenenler endüstri tarafından tabiî yapıları bozulmuş olan gıdalardır. Tıpkı un ve şekerin beyazlatılması gibi tuz da beyazlatılmakta, yani rafine edilmekte. Alev Öderici tuzun vücudumuzda nasıl kullanıldığını şöyle açıklıyor: “Tabiî, yani işlenmemiş tuz kristali suya koyulduğunda tuz erir ve ‘sole’ (sol) oluşur. Sole, ısınıp su buharlaştığında geriye tuz kalır. Doğal, işlenmemiş tuzun bu form değiştirebilme kabiliyeti gıda olarak metabolize edilmeye ihtiyacı olmadığını gösterir. Tükettiğimiz nişasta, şekere; protein, aminoasitlere; yağ ise gliserin aside dönüşürken tuz, tuz olarak kalır. Başka bir deyişle vücudumuz tuz dışında kalan tüm gıdaları içerdikleri besinleri kullanabilmek amacıyla parçalarına ayırmak zorundadır.”’

Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde tuz

Kur’an-ı Kerimde tuzdan pek çok ayet-i kerimede bahsediliyor: “O (Allah)dır ki, iki denizi birbirine salmıştır. Bunlardan biri tatlı, susuzluğu keser, şu diğeride tuzlu ve acıdır. Allah aralarına bir perde ve karışmalarını önleyen bir engel koymuştur”m “İki denizin suyu bir aynı olmaz: Bu tatlıdır, susuzluğu keser, içimi boğazdan kolay geçer; bu da tuzludur, acıdır. Bununla beraber her ikisinden de taze et balık yersiniz, inci, mercan gibi- takındığınız bir ziynet çıkarırsınız. Allah’ın-lütfundan rızkınızı aramanız için gemilerin orada -denizi-yara yara gittiğini görürsün. Umulur ki artık şükredersiniz”8M “Söyleyin bana, içmekte olduğunuz suyu, onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz? Eğer dileseydik, onu tuzlu, acı bir su yapardık. O halde şükretmeniz gerekmez mi?”

Hadis’i şeriflerde ise şu şekilde geçmektedir. Hz. Enes İbn-i Malik (r.a.) anlatıyor: “Rasülullah (s.a.v.): ‘Katığınızın efendisi tuzdur’ buyurdular.”Büheysetu’l-Fezâriyye (r.a.): “Babam, Rasülullah’tan (s.a.v.) izin isteyerek ‘Yasaklanması yasak olan şey nedir?’ dedi. Rasülullah (s.a.v.): ‘Tuz!’ buyurdu.”Bazı kaynaklarda tuzla ilgi başkaca rivayetler olsa da zayıflıkları nedeniyle alıntılamaya değer bulmadık.

op öldürücüdür.Ancak endüstri, tuzu da kokutma noktasına getirmiş durumda. MSG (mono sodyum glutamat, E621) denen katkı maddesi yemeklere tuzlu tat vermesinin yanı sıra, bildiğimiz tatlı, ekşi, tuzlu, acı gibi tatlara hiç benzemeyen ‘5’inci tat’ meydana getirmektedir.




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir