Kaynak suları sağlıklı mı?
Kaynak suları sağlıklı mı?
Şehir sularının sağlıksızlığı ve de klor barındırdığı herkesin malûmudur. Bundan dolayı da, özellikle İstanbul başta olmak üzere birçok şehirde, artık herkes özel kaynakların suyunu tüketmektedir. Üstelik bir yudum suya, bir ekmek parası vererek. Bu sayede hemen herkes ‘sağlıklı’ su içtiğini düşünüyor. Peki, gerçekte durum böyle mi? Basit bir akıl yürütme, bunun ne kadar büyük bir yanılgı olduğunu gösterecektir. Şehir şebekelerinin kaynaklarını kirleten sanayi ve tarım kimyasalları bu kaynakları kirletmiyor olabilir mi? Elbette olamaz. Hiç kuşku yok ki, bu zararlılar uluorta hemen her yerde çevreye serbest salındığma, hatta devlet desteğiyle tarlalara atıldığına göre, ‘doğal’ denilen kaynakların da ne kadar ‘doğal’ kaldığı tartışmalıdır. Bu nedenle, tercih edilen suyun etiketi dikkatle incelenmeli ve ideal su değerlerini taşıyıp taşımadığı kontrol edilmelidir.
Sular ne kadar sağlıklı olurlarsa olsun, bekletilmiş sularda bazı sorunlar meydana gelir ve suyun yapısı bozulur. Bekletilen sularda, insanların östrojen seviyelerini etkileyen maddelerin su ile birleşerek, tüketenlerin genetik yapısında sorunlar meydana getirebildiği, kansere de neden olabildiği düşünülüyor. Bu nedenle sular bekletilmeden tüketilmelidir ve mümkün oldukça plastik kaplardan, cam veya toprak kaplara aktarılmalıdır.
Bazı markaların ‘sofra içeceği’ etiketiyle sunduğu sular, yeraltı artezyen kuyularından veya deniz sularının filtrasyonu sonrasında mineral ilâve edilerek elde edilir. Özellikle ünlü içecek firmalarının tercih ettiği bu yöntemle paketlenen sular, Türkiye’de de çok tartışılmıştır. Artan tartışmalar, bu suları üreten firmaları ürkütmüş olmalı ki, piyasadan çekilmeleri ve alternatif su markalarıyla dönmelerine neden olmuştur. Bu da; üreticinin -ne kadar güçlü ve etkin olursa olsun, hatta hangi pazarlama yöntemlerini kullanırsa kullansın- tüketicinin tüketmeme gücü karşısında, ne kadar zayıf ve çaresiz olduğunu gösterir.