Özgüven ve iletişim

Özgüven ve iletişim

Özgüven ve iletişim

Özgüven, insanlar arasında başarılı iletişim kurmanın temel kavramlardan biri olduğunun bilinmesine rağmen, öneminin farkında olunmayan bir kavram. Bunu dünyanın en büyük gücü olan, beyin gücünün farkında olunmaması olarak açıklayabiliriz. Dünyanın en büyük gücüne sahipsiniz ve siz bu gücün farkında değilsiniz. Bu gücü kullanmıyor yada kullanmayı bilmiyorsanız, “sizin için ne yapılabilir?” diye bir soru akla gelebilir. Burada yapılması gereken kendinizi sorgulamak ve kişisel gelişim konusunda birtakım tedbirler almak olmalıdır.

Özgüven ve iletişim

insanın algılama kapasitesi yeryüzünün en güçlü duygusudur. Hiçbir şey kolay kolay insanın dikkatinden kaçmıyor. Sadece yüz bölgemizde iki bin mimik hareketi var ve her birinin anlamını küçücük bir hareketinden anlayabiliyor ve ona göre davranıyoruz.

İletişim sanatının başarısı, iletişim gücüyle ölçülür. İletişim hataları, iletişim konusunda inandırıcılıkları silip attığı gibi, bir takım yanlış anlaşılmalara neden olur. Bu nedenle iletişim başarısındaki ses rengi, ahenk, akıcılık ve vurgulamalar dizisinin uygulanış şekli çok önemlidir. Aksi halde yanlış anlaşılmalara neden olacağından özgüven yara alır.

Galileo’nurı gökyüzü: Galileo’ya “neden bütün zamanını gökyüzü ile ilgilenerek geçiriyorsun, sabahtan akşama kadar gökyüzüne baktığın yetmiyormuş gibi, geceleri de yıldızları seyrediyorsun, gökyüzünde ne buluyorsun?” diye sormuşlar, Galileo: “Çok heyecan verici”yanıtını vermiş.

“Sadece heyecan mı?” diye sormuşlar.

“Gökyüzündeki her şey öylesine sistemli bir şekilde hareket ediyor ki, bu kendime olan özgüvenimi artırıyor” yanıtını vermiş.

İletişim başarısı, toplumsal kabul edilebilirlilik olduğu kadar, insanın kendi kendini geliştirme bilincini özümseyerek, düşünce gücü becerisini kullanım başarısıdır. Özgüvenin başlangıcı olan düşünce gücü becerisinin kullanım süreci tıpkı bir üniversite öğrenim süresi gibidir. Ancak buradaki öğrenci de, öğretim görevlisi de insanın kendisidir. Bu yöntemin saklı tarafı, içeriğinde ileri düzeyde merak ve şiddetli bir öğrenme isteğine dayanmasıdır.

Hem öğretmen, hem öğrenci olmak

Öğrenmek yaşamın gereği, gerçeği ise eğitimdir.

Eğitim güçtür.

Eğitim gelecektir.

Eğitim ayrıcalıktır.

Eğitim farklı olmaktır.

Eğitim fark yaratmaktır.

Kendisine bir şeyler öğretmeye çalışan insan, öğretici ve öğrencinin kendisi olması, iki kere öğrenmek gibi ciddi bir süreçtir. Öğrenememe şansı olmayan bu düşünce şekli oldukça başarılı olmaktadır. Çünkü tek yol vardır, o da mutlak başarıdır. Öğrenmek yaşamı kolaylaştıran, sosyal ve ekonomik özelliklerimizi süsleyen kuralların kazanımı için nedenler ve niçinler konusundaki tüm yöntemlerin öğrenilmesidir.

Öğrenmenin tek gayesi, insanın yaşam kalitesini yükselten koşullar içermesine rağmen, öğrenmek konusunda “istisnalar hariç, ki istisnalar azınlıktadır” pek istekli olmadıkları açıkça görülmektedir.

İnsan yapısı itibariyle ön tedbir alınması gereken konularda zaafları olan bir yaratık, ancak ihtiyaç halinde ön tedbire müracaat ediyor. İşte o zaman iş işten geçmiş oluyor. Yaşam ve sürprizlerin varlığı dikkate alınarak, olası aksiliklerdeki hata payının en az yarısının zaaflarımız ve hatalarımızdan kaynaklandığının farkına vararak, planlarımızı ya gözden geçirmeliyiz ya da yeniden yapmalıyız.

Colombiyalı Psikiyatr

Colombiyalı bir psikiyatrın yaptığı bir çalışmada. Evli eşlerin sabah kalktıklarında müzik eşliğinde dans etmeleri, cilveleşmeleri, birbirlerine dokunarak şakalaşmaları, birbirlerine güzel şeyler söylemelerinin mutluluk hormonlarını aktive ettiği için gün boyu daha pozitif olduklarını, doğru kararlar verdiklerini ve özgüveni yüksek bir gün geçirdiklerini gözlemlemiş.

Bu çalışmanın kökenindeki sevgi; yaşamı kolaylaştıran, insanı başarıya götüren, özgür ve savaşsız bir dünyanın kendisidir. Özgüven duygusunun sınırları




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir