Süt sektöründeki hileler

Süt sektöründeki hileler

Süt sektöründeki hileler

Yoğurtları değil, yenilebilir olanlarını işaretlemek gerekiyor. Orta ölçekli bir mandıranın sahibine, süt sektöründeki hileleri sorduğumda derin derin iç çekmesi, yaşadığı acının kitabesi gibiydi: “1 kg. margarin 1,3 lira. 1 litre süt 70 kuruş. Yarım litre pet su 50 kuruş. 1 kg. tulum peyniri 10,5 kg. sütten yapılır. Çıkın pazara ‘Siverek peyniri’ adıyla satılan tağşiş edilmiş sahte peynirler 5 liradan satılıyor. Bir kilo peyniri yakarsanız, geriye en az 400 gram kül kalması gerekir. Oysa şimdilerde 300 gram kalıyor. Bu, peynire yüzde 25 su katıldığını gösterir. Yani yüzde 25 hırsızlık. Çaldığı süt, eklediği çeşme suyu! Ben bununla nasıl rekabet edebilirim. Ama 20 yıldır buna tenezzül etmedim. 1991 yılında elemanlarıma dedim ki, şayet hile yapın dersem, bilin ki bunamışımdır. O zaman beni dinlemeyin.”

sut urunleri nelerdir

Devam ediyor anlatmaya: “Sütün yağı ayrıştırılıyor. Sonra süte margarin ekleniyor. Analizlerde margarin olduğu anlaşılmasın diye, yani hayvansal yağ yoğunluğu için kuyrukyağı ekliyorlar. Böylece sütte olması gereken hayvansal yağ oranı tutturulmuş oluyor. Ürünlere margarin eklemekle hem yoğurt sağlıksızlaşıyor, hem de süt sektörünün yüzde yirmi küçülmesine neden olunuyor. Margarin, ikame ürüne dönüşüyor. Hiçbir bilgisi olmayan ve hiçbir araştırma yapmayan tüketici de bu yoğurdu gönül huzuru içinde yiyor! Denetim yok. Olan cezalar caydırıcı değil. Bizi denetlemek için 20 yılda on kez bile gelen olmadı. Gelse ne olur, denetleyen bizden daha bilgili değil ki!

Tereyağı yapmak için, önce sütü pastörize ederiz. Sonra sütü, seperatör yardımı ile yağından ayırırız. Çıkan kaymağı pastörize ederiz. Sonra suyunu ayrıştırıp, yağ yaparız. Hile yapanlar ise ki bunların sayısı çok fazla- son aşamada ayrıca kaymağın içine margarin, renklendirici ve diğer ekleyeceği katkıları eklerler. Sonra makineden geçirip homojenleştirirler. Yine olası denetimlerde, hayvansal yağ oranının yüksek çıkması için kuyruk yağını da eklerler. Yoğurt, hileye en açık ürünlerden biri. Tabiî yoğurdun, neredeyse alıcısı yok. Tabiî yoğurt, sadece üretildiği yerde tüketilmesi gereken bir ürün. Çünkü sulu. Bir yerden başka bir yere nakledilecekse veya uzun ömürlü olması isteniyorsa, içine jelatin ve nişasta eklenir. Çünkü bu suyu azaltıp, kıvamı artırır. Bana gösterdiğiniz denetim belgesinde de görüldüğü gibi, hayvansal yağı ayrıştırıp içine margarin eklerler. Çünkü ayırdıkları yağ, ekledikleri yağdan on kat daha pahalı. Bunu yabancı menşeli firmalar da yapıyor, yerli de. Büyük de yapıyor, küçük de. Bu hileler, süt tozu dâhil her türlü üründe incelenir. Süt tozu denetimleri ve analizlerinde, süt tozunun menşeine bakmazlar. Sadece protein değerlerine bakarlar. Menşe analizi yapsalar, soya veya başka eklemelerin yapıldığını görecekler. Binlerce elemanı olan devlet denetim yapmıyor!’’

Hz. Ömer bilmese de Allah bilmez mi?

Hz. Ömer’i (r.a.) duymamış ve onun adaletinden haberdar olmayan biri varsa yeryüzünde, onun yaptığı ve yaşadığı kuru bir emekten öteye geçmez. Emirül Müminin Hattaboğlu Ömer; günümüz devlet başkanları gibi sırça köşklerde, kaz tüyü yataklarda, bir eli yağda bir eli balda değildi. Günümüz yöneticilerinin pek de alışık olmadığı bir şey yaparak günlük denetime çıkar ve kulağına ilginç bir konuşma ulaşır. Süt satıp geçinen anne ve kızı aralarında tartışmaktadırlar. Anne, kızından süte su katıp satmasını ister. Kız ise teklifi geri çevirir. Bir yanda şeytan, diğer yanda ise genç bir kız. Şeytan, anneyi günah işlemeye ikna etmiş. Anne ise bunu kızına yaptırmak istiyor. Tıpkı günümüz patronunun işçilerine yaptırdığı gibi.

Annesi kızıyla konuşur:

– Satacağın süte biraz su karıştır.

– Su mu katayım?

– Evet!

– Anneciğim, bilmez misin ki, Halife Ömer süte su katılmasını yasak etti.

– Hadi kızım sen de, Halife Ömer de nereden görecek/bilecek?

– Bu konuşmalar olurken, gece denetimine çıkmış olan Emirül Müminin Hz. Ömer, o evin önünden geçmekte idi. İçeriden akseden bu sözlere birden kulak kesildi.

– Anneciğim, Halifenin emri var. Ben süte su katamam!

– Ömer de nereden bilecek, o şimdi uykudadır.

– Anne, Ömer bilmese de Allah bilmez mi? Ben Allah’tan korkarım.

Duyduklarından çok mutlu olan Hz. Ömer (r.a.) bu kızı, oğluna aldı. Bu evlilikten, Ümmü Asım doğdu. Hz Ömer’in torunu Ümmü Asım ise Abdülaziz ile evlendi. Bu evlilikten ise tarihte II. Ömer olarak anılacak olan ‘Ömer bin Abdülaziz’ doğdu.

Hilekârı bile kaygılı bir toplumduk

Kabil’e kadar uzanan, kötü bir davranış olan hilekârlığın da bir düzeyi olmalı. Hilekâr veya yalan söyleyen biri, hâlâ körelmemiş bir vicdana sahipse yüzü kızarır ve pişmanlık duyardı. Bunlardan biri olan bir süt satıcısı, sütünü ‘suuuuuüüüüüt’ diye bağırarak satarmış. Çevresindekiler ‘neden adam gibi süt diye bağırmıyorsun demişler. Yüzü kızaran adam yalan söyleyemediği için demiş ki: “Söylemesi ayıp, ben sütümün içerisine biraz su katıyorum da. İçeriği konusunda dürüst olmak için böyle söylüyorum!’’Ne diyelim darısı bugünün hilekârlarının başına… Artık böyle hilekârlara bile hasretiz.




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir