Vücut Sistemi ve Beslenme

Vücut Sistemi ve Beslenme

Vücut sisteminin çalışması

Sabah kahvaltısını yaptıktan sonra aralarda atıştırmayı istememeye başlamak, öğlene kadar acıkmamak, ekmek veya unlu bir gıdanın az yenmesi ve bu tür gıdalara olan isteklerin azalması, çerez yiyerek tok hissedebilmek, susamak ve su içmek istemek sistemin çalıştığının belirtisidir.

Bunları hissetmek her kişide farklı sürelerde olur. Hemen hissetmeyi beklemeyin ve en önemlisi bu ayrıntılara kafanıza takmayın. Siz sadece kendinizi beslemeye gayret edin ve hayatınızda bir defa olsun bedeninizi düzenli beslediğinizi, ona sizin değil onun istediği kadar yemek verdiğinizi düşünün.

Sabah çok doyurucu bir kahvaltı yaptığımızda, öğlen çok güzel etli bir yemek ve ekmek, makarna, pilav yerine de fındık ceviz ve badem yediğimizde hem kalori değeri olarak yüksek hem de besleyici değeri yüksek gıdalar ile beslenmiş oluruz.

Vücudun eski bedenine kavuşabilmesi için tıpkı bebeğin büyümeye çalışması gibi, önünde zor ve uzun bir yol var. Bu zor ve uzun yolda bedeninizin enerjili ve besleyici değeri yüksek gıdalara ihtiyacı vardır. Onu ne kadar kaliteli beslerseniz, bu zorluklar o kadar kolay aşılır ve uzun yol o kadar kısalır.

Vücudun beslenme ritmi

Baştan itibaren tekrar özetlersek, normal şartlarda biz erişkin hale gelene kadar büyüme hormonlarımızın etkisi ile iki hücreden başlayıp, DNA zincirimizde yazılı olan program dahilinde, olmamız gereken beden şekline kadar büyüyüp gelişerek büyüme dönemimizi tamamlarız. Bu bedende hayatımıza devam etmemiz için arada bir bu bedenin yapısını koruyucu bakımlardan geçirmek zorundayız. Bedenimiz yapısını koruyabilmek için temel yapı taşı olarak proteinlere, yağlara, vitaminlere, minerallere ve bir kısım eser elementlere ihtiyaç duyar. Eğer biz yiyecekler ile bu ihtiyaç duyduğu malzemeleri alır ve bağırsaklardan sindirerek onları beden içine taşıyabilirsek, gece dinlenme esnasında, ürettiği hormonlar yardımı ile bu malzemeleri kullanarak bedenimiz bakımını tamamlar. Ve biz aynı bedende sağlıklı bir şekilde yaşamaya devam ederiz.

Eğer bu saydığım yiyecekleri yiyemezsek veya onları sindirtemezsek veya vücudun bakımını başlatabilmek için gerekli olan hormonları üretemezsek vücudumuz bu bakımı yapamaz. Zaman içinde vücut yıpranır ve öyle bir an gelir ki, bu yapıyı olması gereken formda tutamaz, gevşer ve işte o an da bedenimiz şişmanlamaya doğru adım atmış olur. Bu ilk anda elbiselerin dar gelmesi ile vücudumuzda oluşan değişikliği fark etmeye başlarız. Henüz ağırlığımız artmamıştır. Şüphesiz ki bu değişiklik nedeni ile kilomuzu ölçeriz ve büyük bir fark görmeyiz.

Bu gevşekliği gidermek için yapının içini doldurmak ve onu desteklemek zorunda kalan vücut, yavaş yavaş yediğimiz yemeklerden gelen fazla şekeri beyaz yağa, yani dolgu maddesine çevirir. Bedenimizin gevşeme sonucu oluşan boşluklarını doldurmaya başlar. Bu doldurma işlemi kadınlarda göbek, kalça ve basende meydana gelir. Erkeklerde ise göbek ve göğüs bölgesinde birikir. İlk gevşemede yaklaşık 4 kilo dolgu maddesine (beyaz yağa) ihtiyaç vardır. Vücudumuzun %60’ı su olduğu için, bu oluşan beyaz yağa karşılık vücutta 6 kilo su tutulması gerekir. Beyaz yağ oluşumu tamamlandıktan sonra kilo alışımız hızlanır, işte bu anda vücudumuz yağa karşılık gelmesi için su tutmaya ve ağırlığımızı daha hızlı artırmaya başlar. Bu döneme halk arasında, su içsem yarıyor denir. Bu söz çok doğrudur, çünkü gerçekten içtiğimiz su bile bize ağırlık artışı olarak yansır ve dönem sonunda ağırlığımız yaklaşık 10 kilo artmış ve bedenimiz 2 beden kadar genişlemiş olur. Vücudumuz bu dönem sonunda farklı bir ağırlıkta dengelenmiş olur ve bu dengeyi ideal kabul edip hep bu dengede kalmaya gayret eder.

Bu devirde yapılabilecek en kötü şey diyet yapmak, besleyici değeri düşük gıdalar ile beslenmek veya lüzumsuz spor yapmaktır. Bu davranışlar zaten malzeme eksiği nedeni ile vücut bütünlüğünü koruyamamış bedene daha büyük tahribat verir. Eğer bu davranışlara daha uzun süre devam edilirse, vücudumuz bu kurduğu dengeye de tutunamaz ve önce diyete bağlı ağırlık kaybeder. Ama beden daha fazla gevşeyerek, bu defa beden formunu koruyabilmek için daha fazla dolgu maddesine ihtiyaç duyar, daha çok şekeri dolgu maddesi olan beyaz yağa çevirir. Verdiği ağırlığın daha fazlasını alarak daha yukarıda bir kiloda kendisine bir denge kurar. Buna da ‘5 kilo verdim 10 kilo aldım’ denir.

Bu kısır döngüyü kırmak için öncelikle vücutta aynı büyüme işleminde olduğu gibi bir ritim tutturmamız gerekir. Öncelikle beslenmede bir ritim oluştururuz. Bu ritimde vücut isteklerini ön planda tutarız, yani ona doyurana kadar yemek veririz. Yediğimiz yemeklerin içeriğinde besleyici değeri ve kalori değeri yüksek olanları seçeriz. Özellikle gündüz ağırlıklı ve ritmik beslenmeye çalışırız. Sabah kahvaltısı ve öğle yemeğine çok önem gösteririz. Yediğimiz yemekler içerisinde hazmı zor olanların daha iyi sindirile-bilmesi için suda eriyen diye tabir ettiğimiz, hazmı kolay olan ve çok hızlı şekere dönebilen yiyecekleri keser, yerine, içeriğinde yüksek enerji olan ve hazmı zor olan, aynı zamanda sıkılaşmamız için gerekli olan omega-3 yağlarını içeren fındık, ceviz ve bademi çiğ olarak tüketmeye çalışırız.

Akşam mümkün olduğunca meyve ve salatadan uzak durarak, aynı zamanda hazmı kolay bir çorba veya sebze ile geçiştirerek uykumuzu düzenler, sabah kahvaltının daha güçlü olmasını sağlarız. Hazmı zor olan yiyeceklerin daha iyi sindirilebilmesi için gece probiyotik takviyesi alırız ve ayrıca gün içinde de hazmımıza yardımcı olmak için hareketlerimizi artırırız. Öğün aralarında kesinlikle bir şey yemeden sindirim sisteminin yediklerimizi sonuna kadar en değerli kısımları ile sindirmesini sağlarız.

Eğer;

• Sabah aç uyanıyorsanız ve güzel bir kahvaltı yapıyorsanız,

• Aralarda acıkmamaya başlıyorsanız,

• Su içme isteği artıyor, susamaya başlıyorsanız,

• Tatlı isteğinin azaldığını hissediyorsanız,

• Ekmeksiz, makarna, pilav olmadan doymaya başlıyorsanız,

• Gece acıkmıyor, bir şeyler atıştırma ihtiyacı duymuyorsanız,

• Gece rahat uyuyor ve sabah dinç kalkıyorsanız,

• Hareketlerinizin kolaylaştığını hissediyorsanız her şey yolundadır, korkmayın. Bedenimiz orijinaline dönmeye başladı demektir. Bu uzun süreçte hepinize başarılar dileriz.

Sizden istediğimiz, sabah kahvaltı etmeniz, öğlene kadar bir şey yemeden susadıkça su içmeniz, öğlen çok doyurucu bir öğle yemeği ile ekmek, makarna, pilav yerine çiğ yani kavrulmamış fındık, ceviz veya badem yemeniz, akşamüzeri bir kahvaltı, gece sadece bir çorba veya sebze ile geçiştirmeniz. Aralarda hareket etmeniz, gece biraz yürüyüş yapmanız ve çok geç yatmadan sabah erken uyanmanız.

Sizden bu önerdiklerimizi yaparken iki isteğimiz daha olacak. Küçülme dönemi boyunca kesinlikle kilonuzu tartmayın, yukarıda yazdıklarımı hissetmeye çalışın. Çünkü hissettikleriniz size yol gösterecektir. Eğer tartılmaya başlarsanız, dikkatiniz beslenmek ve iyi hissetmek yerine kilo azalmasına kayacak, siz gayri ihtiyari daha az beslenerek ağırlığınızı azaltmaya çalışacaksınız. Lütfen ağırlığınızı ölçmeyin, sadece hissetmeye çalışın.

İkinci önerimiz de bunları okuyup uyguladığınızı kimseyle paylaşmayın. Paylaşırsanız kesinlikle her paylaştığınız kişi size yardımcı olmak adına önerilerde bulunacaktır. Bu önerilerin çoğu sizi sevdiklerinden, korumaya çalışma önerileridir. Ama bu sizin sisteminizi bozacak, kendinizi onların karşısında çaresiz hissedeceksiniz. Paylaştığınız kişi eğer sizin gibi kilo problemi olan bir arkadaşınız ise daha kötü olarak sizi kıskanacak ve sanki sizi kaybediyormuş hissine kapılıp size karşı cephe bile alabilecektir. Sürekli olarak nasıl gittiğini soracak ve sizi bunaltacaktır. En iyisi kendi başınıza, kimseyi karıştırmadan ve kimseden yardım almadan bunu uygulamanızdır.

YEMEK DEĞİL, SİNDİREMEMEK KİLO ALDIRIR YA DA KİLO VERMEYİ ENGELLER!

İdeal bedene ulaşmanız bazen zaman alabilir!

Nasıl ki her bebek doğumun ardından aynı hızla büyümüyorsa, bu beslenme düzenine başlayan herkes de aynı hızla küçülmez.

Geçmişte çok diyet yapmış kişiler diyabet, tiroit, erken menopoz, polikistik över sendromu gibi metabolik hastalığı olan kişiler, mide bağırsak sendromu olanlar, sindirim sisteminde problemi olanlar veya çocukluğundan beri kilo problemi olanların vücut yapısı biraz daha geç düzelecektir. Bu kişiler vücudun enerji dengesini kurmak için çok daha uzun süre ritmik ve kaliteli beslenmelidir. Ayrıca ilaç takviyesi almaları da gerekebilir.

Çok uzun süredir diyet yapmıyorsanız, her türlü yemeği yiyebiliyorsa-mz, sindirim ile ilgili bir rahatsızlığınız yoksa, yoğurt ve peyniri severek yiyorsanız, disiplinli iseniz ve hareket kısıtlılığınız yoksa, başarınız çok daha hızlı olacaktır. Yıllar içinde bu süreci hızlandırmak için ‘karboksipunktur adını verdiğimiz bir tedavi programı geliştirdik. İki kulak kepçesinden cilt altına çok az karbondioksit ve oksijen gaz karışımı vererek uyanda bulunuyoruz. Bu uyarı endokrin sistemi tetikliyor. Çene altı ve el bileklerin iç yüzünden verdiğimiz uyarı da sindirim enzim sistemini ve bağırsakları tetikliyor. Böylece her iki sistem daha uyumlu çalışarak kişinin ideal bedene dönme işlemini hızlandırıyor. Özel bir bilgisayar programı ile her seansta vücut ölçümlerinizi yapıyoruz ve iki ölçüm arasındaki farka göre de vücudu dengelemek üzere karboksipunktur uyguluyoruz. Tekrarlanan her ölçüm ile size, grafik olarak vücudunuzun izlediği yolu gösteriyoruz. Bu grafiklerde aynı zamanda yeteri kadar kaliteli ve kalorili beslenip beslenmediğinizi, ayrıca yasak olan ve beslenme düzeninizi bozabilecek yiyecekleri tüketip tüketmediğinizi de görebiliyoruz. Böylelikle, geçirdiğiniz süreçleri kontrol etmiş ve sizi doğru olarak yönlendirmiş oluyoruz. Vücudun probiyotik, omega-3 veya sindirim enzim takviyesi ihtiyacı varsa bu durumu tespit edip ilgili besin takviyelerini de öneriyoruz.

Bu analizler bize vücudun nasıl çalıştığını gösterdiğinden, kilo ölçmeye gerek kalmadan vücudun doğru şekilde ideal bedenine doğru yol alıp almadığını görebiliyoruz. Yani vücudunuzun bu sisteme göre çalışıp çalışmadığını anlamış oluyoruz.

Tedavi süresince sizden ricamız da kilonuzu ölçmemeniz, kimse ile tedavi hakkında veya tedavi olduğunuz hakkında konuşmamanız. Böylece kimsenin moralinizi bozmasına müsaade etmemiş oluyorsunuz. Sizden tek beklentimiz de kurallara göre düzenli bir şekilde ve doyana kadar beslenmeniz.

Beden aklını harekete geçirmek için bunlara dikkat edin!

1. Kesinlikle kahvaltıyı atlamayın.

2. Kahvaltınızı mutlaka evde yapın. Evde yapılan kahvaltı daha bereketlidir. En önemlisi, işe gidene kadar yaptığınız hareketler onun sindirimine yardımcı olur. îş yerinde kahvaltı gecikebilir, atlanabilir veya kahvaltı sonrası hareket imkânı olmadığı için öğlen saatine acıkmamış olabilirsiniz.

3. Normalin dışında bir vakitte açlık hissettiğinizde 10-12 saat önce ne yaptığınıza bakın (ya öğlen iyi yememişsinizdir ya da aralarda bir şeyler atıştırmışsınızdır.)

4. Çantanızda çerez taşıyın ama sadece öğünlerde yiyin, arada asla yemeyin.

5. Lütfen, öğlen yemeğini atlamayın, en önemli öğün öğlen yemeğidir. Bu saatlerde yediğiniz et, sebze ve yağlar gece hormon üretimi ile birlikte bedeninizin yapılanmasında kullanılacaktır.

6. Öğlen yemeğinde tam doymaya özen gösterin ama lütfen akşam acıkmayayım mantığı ile değil, vücudum ne istiyor ve ne kadar istiyor mantığı ile yiyin.

7. Özellikle gece meyve ve salata yemeyin. Çiğ sebze ve çiğ meyve hazmı en zor olan yiyeceklerdir. Gece uykunuzda sizi rahatsız eder ve kaliteli uyuyamadığınız için gece hormon üretip sizi küçültemez. Sabah yorgun ve tok kalkarsınız.

8. Bir gün tatlı yemekle bir şey olmaz. Yeter ki o tatlıyı yedim diye normal yemeğinizi azaltmayın ve ertesi gün kaliteli beslenin.

9. Kilo verip vermediğinizi kontrol etmek için kesinlikle tartılmayın.

10.İyi yolda olduğunuzu anlamanın en kolay yolu, ne hissettiğinize odaklanmaktır.




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir