Bu ülkede ulaşım artık bedava

Bu ülkede ulaşım artık bedava

Lüksemburg, toplu taşımayı tamamen ücretsiz yaptığını ilan eden ilk ülke oldu. Uygulamayı sevinçle karşılayan da var, düşünülmeden atılmış bir adım olarak gören de. Bakalım, bu küçük ülkeyi daha büyük ülkeler izleyecek mi?..

GEÇTİGİMİZ hafta, yabancı ajansların hemen hemen tamamında haberler koronavirüs ile ilgiliydi. Neredeyse başka haber bulunmuyordu. Biz de “münderecat” çokluğu (Eskiden böyle söyleniyordu. Yani “içerik” çokluğu) nedeniyle yer veremediğimiz bir konuya bu hafta değineceğiz. Avrupa’nın en küçük ülkelerinden Lüksemburg, bir ilki gerçekleştirdi ve mart ayı başından itibaren tüm ülkede ulaşımı ücretsiz hale getirdi (Ulaşımı ücretsiz kentler var ama bir ülkenin tamamında ücretsiz ulaşım ilk kez oluyor).

“Kişi başına gelirin 120 bin doları bulduğu, sadece 614 bin nüfuslu (Tokat ilimiz kadar) bir ülkede bunu yapmak zor olmasa gerek” diye düşünebilirsiniz. Ama kazın ayağı öyle değil.

‘ÜCRETSİZ HAREKETLİLİK’ PROJESİ

Bir yıl süren planlamadan sonra Lüksemburg hükümeti, “Mobilite Gratuite” (Ücretsiz Hareketlilik) projesini uygulamaya koydu. Artık hem Lüksemburg halkı hem de yabancılar, otobüs, metro, hafif tramvay, tren gibi ulaşım araçlarına bilet almadan binebilecek. Trenlerde birinci mevki olduğundan, bu vagonları kullanan yolcular ise ücret ödeyecek.

Biletçiler işsiz kalmayacak. Sadece farklı görev yerlerine kaydırılacaklar. Lüksemburg halkının bir bölümü memnun, bir bölümü ise bu işten hiç mi hiç hoşnut değil. Uygulama ile trafik tıkanıklığının hafifletilmesi hedefleniyor. Oysa bazı çevrelere göre bu iş, tam bir halkla ilişkiler başarısı. Hareketlilik Bakanı (Ulaştırma bakanlığına Lüksemburg’da böyle deniyor) François Bausch, “Hükümetimiz, Lüksemburg’un herkese örnek olabilecek bir hareketlilik laboratuvarı olmasını istiyor” diyor.

BÖLGENİN CAZİBE MERKEZİ

Ülkenin nüfusu son 20 yılda yüzde 40 oranında artış göstermiş. Ama Lüksemburg’un iş gücünün neredeyse yarısı olan 200 bin kişi, ülke sınırlarının dışındaki topraklardan geliyor. Lüksemburg, Avustralya’dan sonra dünyanın en yüksek asgari ücretini veriyor (aylık bin 925 euro. Avustralya’dan 150 euro kadar daha az). Yüksek ücretler, zengin ekonomi ve Avrupa Topluluğu’nun en ucuz benzinine sahip ülkesi olması sayesinde Lüksemburg, herkes için cazibe merkezi oluyor. Fransa, Almanya ve Belçika’dan (sınır komşuları) gelen işçiler, rahatlıkla otomobil sahibi oluyor, ucuz yakıt sayesinde de uzun mesafeler kat edebiliyorlar. Lüksemburg’da çalışımsalar bile yabancılar, sınırdan geçiş yapıp ucuz yakıtla depolarını doldurabiliyor. Tek sorun, ülkede kiralık ev bulmanın zorluğu ve pahalılığı. Aslında bu da sorun değil. Çünkü sınıra yakın Fransa, Belçika, Almanya kasabalarındaki evlerde kafrnak çok hesaplı.

Lüksemburg Üniversitesi kent planlama bölümü profesörlerinden Markus Hesse’ye göre ücretsiz hareketlilik, karmaşık bir soruna yanlış bir çözümden ibaret. Burada sorulması gereken soru, kamu ulaşımı gerçekten bedava mı? Belediyeler, bilet satışlarından yıllık 41 milyon euro (yaklaşık 44 milyon ABD Doları) kaybedecek. Bu yükü elbette ki, vergi mükellefleri sırtla-nacak. Belediye ulaşım araçlarının işletilmesi, yılda 490 milyon euro’ya mal oluyor. Bilet 2 euro idi. Bazı hatlarda 4 euro’ya kadar çıkıyordu. İşçiler, yıllık kart alarak ulaşım masraflarını daha da aşağıya çekebiliyordu.

HAKLI NEDENLER SÖZ KONUSU

Hükümetin bu uygulamayı yürürlüğe koymasının birkaç nedeni var:

• özel araçlar, yollardan çekilmek isteniyor. Lüksemburg, Avrupa Birliği içindeki diğer tüm ülkelerden daha fazla özel araca sahip. Ülkede her bin kişiden 690’ımn özel otomobili var (ikinci sıradaki İtalya’ya bile 90 araç fark atıyor).

• Önümüzdeki beş yıl içinde kamu ulaşım araçlarına yüzde 20 oranında daha fazla yolcu alınması hedefleniyor. Ulaşıma da 2018-2027 döneminde 4 milyar euro’luk yatırım yapılacak.

• Halkın, çevre kirliliğinin azaltılması konusunda daha bilinçli olması amaçlanıyor.

• Hükümet, vergi artışı için elinde bir koz bulundurmuş oluyor.

Lüksemburg’un küçük ve zengin bir ülke olduğuna bakmayın. Avrupa’nın en kötü trafiğine sahip ülkelerinden. İşe gidiş ve eve dönüş saatlerinde yollarda saatlerce beklemek olağan. Kamu ulaşım araçlarının rötar yapması, alışılmış olaylardan. Ülkeyi doğu batı istikametinde iki saatlik bir otomobil yolculuğu ile kat edebiliyorsunuz ama açık yol bulabilirseniz. Hafif tramvay güzergahları yeni yeni inşa ediliyor. Belediye araçlarını kullanmayan emekliler, bazı özel araç sahipleri, bisiklet kullananlar, vergileriyle bu projeye destek vermekten, özellikle de bir milyon 200 bin turistin ve iş için ülkede bulunan yabancıların bilet parasını vergileriyle ödemekten hoşnut değil. Estonya’nın başkenti Tallinn’de de ulaşım bedava ama sadece Tallinn vatandaşlarına.

Küçük Kale’nin büyük başarısı

• Lüksemburg’a “küçük ülke” (2 bin 586 kilometrekare) derseniz, halkı çok kızar. Avrupa’da Andorra, Vatikan, Malta ve Monaco’dan daha büyük olduklarını söylerler. Dünyada da Lüksemburg’dan daha küçük, 51 ülke vardır.

• Başkent Lüksemburg City, UNESCO Dünya Mirası listesindedir. Şaşırtıcı mimariye sahip binaları vardır. Çoğu, 16’ncı yüzyıldan kalmadır. 1995 ve 2007’de “Avrupa Kültür Başkenti” seçilmiştir. Kentin altında 17 km’lik bir tünel bulunur. Tarafsız olmalarına rağmen Almanlar tarafından her iki dünya savaşında da istila edilmiştir. Tüneller, sığınma amaçlıydı (Rehber eşliğinde gezilebilir],

• Dil konusunda kafanız biraz karışabilir. Ulusal dilleri, Lüksemburgca’dır. Almanca’ya benzer. Ama sadece benzer. Okullarda eğitim Almanca’dır. Parlamentoda Lüksemburgca konuşular ama yasalar Fransızca yazılır. Halkın tercih ettiği dil de Fransızca’dır. Lüksemburg’un parolası, “Neysek öyle kalmak istiyoruz”dur.

• Lüksemburg, 1815 yılından beri “grandük” ve “grandüşes” tarafından yönetilen dünyada tek ülkedir. Bunlar, Germen ülkelerinde taşra krallarına verilen unvandı. Protokolde kralın ve arşidüklerin altında, diğer düklerin üstünde yer alır.

• Ülke, şatoları ve ormanlarıyla ünlüdür (Zaten Lüksemburg, “küçük kale” demektir). Şatoların hemen hemen hepsi restore edilmiştir. Birini gezmek size pahalıya patlayabilir. Topraklarının yüzde 35’i ise ormanlarla kaplıdır. Bazı yerlerde “korniş” adı verilen yüksek gezi yerleri, “Avrupa’nın en güzel balkonları” olarak bilinir.

• Birleşmiş Milletler raporlarına göre Lüksemburg’da cinayete kurban gitme ihtimaliniz, size yıldırım çarpma ihtimalinden bile daha düşüktür. Ülkede sadece bin 300 polis vardır.

• Ülke, dünyanın önde gelen finans ve iş merkezidir. Lüksemburg’da 150’den fazla banka faaliyet gösterir. Dünyanın en büyük 350 şirketinin temsilciliği veya şubesi, bu daracık topraklara sığmayı başarmıştır.

• Lüksemburg hem NATO’nun 12 kurucu üyesinden hem de Avrupa Birliği’nin altı kurucu üyesinden biridir.

• Mutfağı, Alman ve Fransız mutfaklarının füzyonudur. En sevilen spesyaliteleri ise patates, un, yumurta, maydanoz ve soğandan yapılan patates pankekidir. Restoranlarda aç ya da tok olmanız, “Gromperekichelcher” kelimesini telaffuz etme başarınıza bağlıdır.




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir