Doğal Detoks Sürecini Desteklemek

Doğal Detoks Sürecini Desteklemek

Detoks, detoksifikasyon kelimesinin kısaltılmış hâli ile hayatımıza girdi. Kendisi vücudumuza çeşitli yollarla giren veya maruz kaldığımız toksinlerden kurtulma süreci olarak tanımlanıyor. “Ben bu toksinlere maruz kalmıyorum” diye düşünüyor olabilirsin. Ancak günümüzde etkilenmemen söz konusu dahi olamayacak duruma geldi. Fabrikalardan salınan gazlardan maruz kaldığımız sigara ve egzoz dumanlarına, dişlerimizdeki amalgam dolgulardan pet su şişelerine, market raflarındaki ürünlerin raf ömrünü uzatmak için kullanılan parafin benzeri maddelerden tarım ilaçlarına kadar birçok etken, vücudumuzdaki toksin oranını arttırıyor.

“Peki, detoks süreci vücudumuzda doğal olarak meydana gelmiyor mu? İlla detoks programlarına mı katılmalıyım?” diye merak edip sorabilirsin. Evet, kesinlikle haklısın. Çünkü vücudumuz doğal olarak aslında her gün; terleme, idrar yapma, dışkılama, solunum ve safra oluşumu ile detoks yapıyor. Bazılarımızın bu sürece destek vermesi gerekirken, bazılarımızın standart miktarda detoksa yardımcı besinler tüketmesi yeterli olabiliyor. İşte bu durumun da temeli bizim genetiğimize dayanıyor.

Nelerden Uzak Durmalısın?

Alkol, sigara, kahve, şekerli ve gazlı içecekler, işlenmiş besinler, mangalda pişirilmiş yiyeceklerden uzak dur. Ayrıca doktorunun önerdiği ilaçlar dışında gereksiz ilaç kullanımından kaçınarak detoks sürecine yardımcı ol. Vücudunu yormadan, ona destek olarak doğal detoks sürecinin düzenli işlemesini sağlayabilirsin. Senden sadece bir tane var, ona iyi bak!

SÜREÇ NASIL İLERLİYOR?

Detoksun gerçekleştiği asıl organımız karaciğerimiz. Bu süreçte böbrekler, bağırsaklar, cilt, akciğer ve lenf sistemimiz de aktif olarak rol alıyor. Vücumuzdaki zararlı maddelerden terleme gibi çeşitli yollarla kurtuluyoruz ancak bu, zannedildiği gibi basit olmuyor. Toksinler yağda ve suda çözündükleri için vücuttan kademeli olarak atılıyor. Ve ancak detoks sistemi düzenli olarak çalıştığı zaman onlardan kurtulabiliyoruz. Detoks ise iki aşamalı bir sistemden oluşuyor: Faz-1 ve Faz-2. Bu fazlarda yer alan enzimlerin aktiviteleri, beslenme, egzersiz gibi günlük yaşam ritüellerinden etkileniyor. Böyle olunca, detoks süreci ve tüketilmesi gereken besin miktarı da kişiden kişiye değişkenlik gösteriyor.

FAZ-1 AŞAMASI, toksinlerin nötralize edilmeye başlandığı ilk aşama. Bu aşamada Sitokrom P450 enzim sistemi, toksinleri suda çözünen yan ürünler hâline getiriyor. Ancak vücudumuzdan atılmak için henüz hazır değiller. Oluşan yan ürünlerin uzaklaştırılması için Faz-2 devreye giriyor. Faz-l’de iken sitokrom P450 enzim sistemi iyi çalışan kişiler, toksinlerden uzaklaşmanın ilk adımını kolayca yerine getirebiliyor. Sistemin yetersiz çalıştığı kişilerde ise toksinler serbest radikallere dönüşüyor.

Bunlar hücrelere ve DNA’ya hasar verdiklerinden dolayı, derhal antioksidan sistemler ile nötralize edilmeleri gerekiyor.

FAZ-2 AŞAMASI, toksinlerin idrar yolu ile vücuttan atılmasını kapsıyor. Bu aşamada glutatyon, süperoksid, dismutaz ve katalaz enzimleri devreye giriyor. Bu üçlü, Faz-l’de oluşan yan ürünlerin temizlenmesinde, oluşan yan ürünlere bağlanarak vücuttan uzaklaştırılmasında kilit rol oynuyor. Yağda çözünen toksinlerin atılımına da yardımcı oluyor. Biyolojik olarak vücudunda meydana gelen detoks süreci yetersiz geliyorsa ve toksin birikmesi varsa, kendini yorgun, güçsüz ve sinirli hissedebilirsin. Aşırı uyku isteği ya da uykusuzluk, kas ve eklemlerinde gerginlik, ağrı ve güçsüzlük yaşayabilirsin. Bu durumda detoks sürecini desteklemen gerekebilir. Fakat vücudundaki detoksa yardım ederken detoks programlarından yararlanıyorsan, programın süresine dikkat etmen gerektiğini hatırlatmak isterim! Uzun süreli yapılan detoks, yarardan çok zarar ile sana geri dönüş yapar.

DETOKS SÜRECİNE NELER YARDIMCI OLUYOR?

BESLENME

Detoks sürecinde sitokrom P450 ve dlutatyon sistemlerinin ikisinin de uyarılması gerekir. Biri uyarılırken diğerinin çalışmaması, aralarındaki dengeyi bozar ve detoks sürecinin aksamasına neden olur. Bu durumun meydana gelmemesi için aşağıdaki örneklerdeki gibi glisemik indeksi düşük, lifli sebze ve meyveleri beslenmene dahil etmelisin. Sarımsak: Güçlü bir toksin temizleyici olan glutatyon seviyesini arttırır. Lahanagiller. Lahana, brokoli, karnabahar ve Brüksel lahanası, karaciğer temizliğinde önemli olan doğal sülfür bileşikleri içerir.

Limonlu su: Karaciğeri toksinlerden arındırmaya yardımcı olur.

Avokado: Güçlü bir toksin olan glaktosamine karşı karaciğeri korumada çok etkilidir.

Nane, maydonoz, dereotu, fesleğen, biberiye: Bu taze otları bol bol tüket. Eğer tatlarından hoşlanmıyorsan suyunun içerisine ekleyerek tüketmeye çalış.

Değişik renklerdeki sebze ve meyveler: Özellikle kereviz, kırmızı pancar, maydanoz ve salatalık karaciğere iyi gelir. Ayrıca antioksidan alım miktarını A, C, E vitaminleri içeren değişik renklerdeki sebze ve meyveleri tükeretek (domates, portakal, kırmızı biber, domates, ıspanak ve havuç bol miktarda antioksidan içerir) arttırabilir ve detoks sürecine yardımcı olabilirsin.

Bu sebzeler lif, probiyotik ve prebiyotik açısından da zengin oldukları için toksinlerin vücudundan uzaklaştırılmasını kolaylaştırır.

EGZERSİZ

Mutlaka düzenli egzersiz yap ve terle! Çünkü egzersiz sırasında terleyerek yani deri solunumu yaparak toksinlerden kurtulabilirsin.

SAUNA

Buhar banyoları ve sauna, özellikle yağda çözünen toksinleri vücuttan uzaklaştırmak için etkili yöntemlerdendir.

SU

Her zaman verdiğimiz tavsiyeyi vermeye devam ediyoruz: Su içmeyi unutma!

Günde vücut ağırlığına göre en az 2,5-3 litre su içmelisin. Suyun yanı sıra bitki çayları da (özellikle rezene, mate, kiraz sapı ve beyaz çay) içmeye özen göster.

Miray Karayılan




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir