İdeal Beden ve İdeal Ağırlık

İdeal Beden ve İdeal Ağırlık

İDEAL BEDEN VARDIR VE HERKESİN İDEAL BEDENİNE UYGUN BİR İDEAL AĞIRLIĞI VARDIR.

Büyüme işlemi, DNA’mızda kayıtlı ideal bedenimize ulaştığımızda durur!

Yetişkin çağımızda ulaştığımız bedenimiz, aslında kendi standart bedenimizdir yani fabrika ayarımızda yazılı bedendir. Üç ölçü birimi; boy, ayak numarası ve beden bir noktaya kadar büyür ve sonra durur. Erişkin çağa ulaştıktan sonra bu üç ölçü insanlar ve diğer tüm memeli canlılarda artık daha fazla değişiklik göstermez. Ancak, ağır spor ve vücut deformasyonu ile ayak numarası ve beden bir miktar daha büyüyebilir. Boyumuz da iskelet sisteminin deformasyonuna bağlı olarak 3-3,5 cm kadar kısalabilir.

İdeal Beden

Dikkat edin, beden, boy ve ayak numarası diyorum, kilo demiyorum, çünkü ağırlık değişkendir. Ağırlık, o bedenin içerisindeki bedeni oluşturan kas, kemik, bağ dokusu, yağ dokusu gibi kendi aralarındaki oranlarına bağlı değişiklik gösterebilir. Vücudumuz şişmanlık nedeniyle olması gerekenden daha geniş bir yapıya ulaştığında, aslında kiloyu değil bedeni ölçmek gerekir. Ancak bedeni ölçmek, kişiler için bir tartının üzerine çıkmak kadar kolay değildir. En kolay ölçülebilen değişim olarak kiloyu görürler ve hatalı bir şekilde kilo ölçerek kendi ideallerini bulmaya çalışırlar. Çoğu zaman da bu ölçümler onları yanlış yönlendirerek hata yapmalarına neden olur.

İnsanlar, aynı bedende ama farklı ağırlıkta olabilir. Mesela çocukluğunda daha fazla spor yapan bir kişinin kas yapısı ve kemik yapısı, yapılan sporun çeşidine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Bir kadın ile erkeğin aynı bedende olmasına karşın farklı ağırlıkta olmasının nedeni, kadınlarda hafif olan yağ dokusunun daha fazla, erkeklerde ağır olan kas dokusunun daha fazla olmasına bağlıdır.

Tüm insanların DNA zincirinde yazılı ideal bir bedeni vardı. Bu beden şekli her kişiye özeldir. Binlerce insan arasında çok kolaylıkla tanınmamızı sağlayan kişiye özel bir göz yapımız, ağız yapımız, dudaklarımızın, çenemizin bir yapısı vardır. Hatta vücut yapımız bile diğer insanlardan az da olsa farklılık gösterir. Bazen daha önceden tanıdığımız bir kişiyi kalabalık bir yerde arkadan bile görsek duruşundan, hareketlerinden tanıyabiliriz. Aynı şekilde, bir şehir fotoğrafındaki bazı binaların görüntüsünden bu fotoğrafın hangi şehirde çekildiğini tahmin edebiliriz. Çünkü insanlar gibi binaların da kendine özgü bir mimari projesi vardır.

Kişinin bedeni kendisine özel olduğu için hayatı boyunca bedenimiz de bu yapıyı aynı tutmaya çalışır. Kaza geçiririz, yüzümüzde şişlikler morluklar oluşur. Bir bakarız, 1 hafta 10 gün sonra tüm bunlar geçmiş, biz tekrar orijinal görünüşümüze kavuşmuşuz. Ayağımız burkulur, bizim tabirimizle davul gibi şişer ama bir bakarız, 1 hafta 10 gün sonra eski halini alır. Bazen bütün gün çarşı pazar dolaşır çok yürürüz. Vücudumuzu saran jöle kıvamındaki bağ dokumuz, yerçekimi nedeni ile aşağıya doğru kayar. Bir bakarız ayağımız ayakkabılarımıza sığmaz hale gelmiş. Biz bu durumu ödem, şişlik zannederiz, halbuki yerçekimi nedeni ile bağ dokumuz aşağıya kaymıştır. Sabah uyandığımızda tüm şekil bozukluklarımız kaybolmuş, yine vücudumuz eski bedenine gelmiş olur. Çünkü bütün gece, bağ dokumuz içerisindeki elastin ve kolaj en fibriller tamir olmuş, böylece vücudumuz orijinal şeklini almıştır.

İDEAL BEDENİMİZ, DÜNYA ÜZERİNDE VARLIĞIMIZI SÜRDÜREBİLMEMİZ İÇİN GEREKLİ OLAN EN İDEAL YAPIDIR.

Dünya üzerinde yaşayan her canlı türünün, yaşadığı bölge ve doğa koşullarına uyumlu bir beden yapısı vardır. Bu yapının korunması, o canlı türünün devamı için çok önemlidir.

Zürafanın uzun boynu, aslanın pençesi, ceylanın aerodinamik yapısı, bir filin iri yapısı, sert derisi ve hortumu yaşam alanına en uygun yapıdadır ki bu kadar uzun süre türünü devam ettirebilmiştir. Bu nedenle, canlılar yaşam süreleri boyunca, günlük yaşam koşulları içerisinde hasar görmüş, yaralanmış bedenlerini kendi kendilerine iyileştirebilme ve DNA zincirlerinde yazılı ideal beden formuna geri döndürebilme yeteneğine sahiptirler. Buna doku iyileşme gücü diyoruz. Hatta bazı canlılarda bu o kadar ileri gitmiştir ki, kaybettikleri uzuvlarını bile, zaman içinde geri kazanabilmektedirler.

İnsanoğlunun da ideal bedene dönme yeteneği vardır. Elimizdeki kesi işte bu nedenle iyileşir. Hatta hiç istemesek de bazı cerrahi olmayan estetik (botox, dolgu, cilt bakımı, lazer uygulamaları vb) uygulamalar da zaman içinde geri dönmektedir. Şişmanlıkta oluşan göbek, kalça ve basen DNA zincirimizde yazılı olan ideal yapımızda yeri olmayan bir doku olduğu için, vücudumuz bunu da geri döndürebilir. Sonradan oluşmuş göbek, kalça ve basenden kendiliğinden kurtulabiliriz.

GÖBEK, KALÇA VE BASEN YAĞLARIMIZDAN BEDENİMİZİN DOKU İYİLEŞTİRME GÜCÜ SAYESİNDE KENDİLİĞİNDEN KURTULABİLİRİZ.

Nasıl ki dünya yuvarlak olduğu için hep batıya gidersek başlangıç noktamıza geri döneriz, şişmanlıkta da eğer daha iyi beslenirsek ve ihtiyacımız olan gıdaları yersek, vücudun ihtiyaç duyduğu malzemeyi sindirebilirsek, başlangıç noktamız olan ideal bedene geri döneriz. Çünkü her hücremizde, bizim ideal bedenimizin yazılı olduğu bir DNA zinciri mevcut. Yani her hücremiz, aslında hem bizim ideal bedenimizi hem de kendi ideal boyutunu biliyor. Tek yapmamız gereken, onun bu işlemi yapabilmesi için gerekli olan enerjiyi ve malzemeyi ona vermek.

Özetle, diyet yapmak yerine daha kaliteli ve vücudun istediği kadar fazla yemek ve biraz hareket ederek yediklerimizi sindirtebilmek, halihazırda genlerimizde kayıtlı olan ideal bedenimize ve bu ideal bedene ait ideal kilomuza dönmemizi sağlayacaktır. Genlerimizde ideal bir kilo yazılı değildir. Bizim ideal bir bedenimiz vardır ve bu ideal bedene ait bir ideal kilo vardır. O zaman çok rahatlıkla ideal kilo yoktur, ideal beden vardır diyebiliriz.

Bu nedenle, yaklaşımımı “dünya aslında yuvarlaktır” olarak açıklıyorum ve ekliyorum, asla diyet yapmayın, aç kalmayın. Bulabildiğiniz en güzel ve besleyici yemekleri yiyin, açlık ve tokluk hislerinize kulak verin, ideal bedeninizde kalın.




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir