Kadın Olmanın Değeri

Kadın Olmanın Değeri

Kadın Olmanın Değeri

Kadın olmanın değerini idrak etmemiz ve içselleştirmemiz için önce değer kavramını anlamamız gerekir. Sevgili Hocam Dr. Bülent Uran, değerin soyut bir kavram olduğunu söyler. Değer, somut mal ya da hizmetlerin değişimi için yaratılmış bir kavramdır.

Yani biz, değer dediğimiz kavramı su gibi, süt gibi, kalem gibi elle tutamıyoruz, gözle göremiyoruz. Değeri el arabasına koyup da taşıyamıyoruz. Zihnimizin etiketlediği somut bir kavram değil değer. Buna rağmen zihnimiz, bazı somut maddesel şeylerle, bazı kavramlarla ya da davranışlarla değerimizi özdeşleştiriyor. Hepimizin kendi değerimize ilişkin, bilinçaltımıza yerleşmiş inançları var. Bir insanı gözümüzde değerli kılan soyut kavramlar var; kime göre, neye göre değerli olduğu belli olmayan…

  • Biraz sorgulayınca şunları fark edebiliriz: Beni değerli yapan nedir? Beni değersiz yapan nedir?
  • Bu sorulara verdiğiniz cevaplara mı bağlıdır değeriniz? Koşullara mı bağlıdır?
  • Hiçbir değeri olmayan soyut değer kavramı, kadının değerini nasıl belirler?

Değerli algıladıklarımız, kadınlar için mücevherler, marka ayakkabılar, çantalar, giysiler ve gördüğümüz davranışlar olabilir. Sanal bir değer ölçerle tartıya koymuş gibi tartarak, değerlendirerek “Benim değerimi bilmiyor…” yargısına varabiliriz. Önemli olan, zihnimizdeki değer kriterlerinin farkına varmak ve bu kriterlerden özgürleşmektir.

Carefree and freedom
Carefree and freedom

Kültürümüzün öğrettiği gibi kadın olmanın değeri, beşi bir yerdelerde ya da toplumun dayattığı gibi tek taşlarda değildir. Tek taşımızı kendimizin alması da gerekli değildir. Hep düşünmüşümdür, değersizlik inancı ne kadar kuvvetli olursa kuyumcular da o kadar çok iş yapar diye…

Sadece KADIN olmak başlı başına değerlidir. Evli olmak, dul olmak, bekâr olmak, boşanmış olmak değerli olmakla ilgili değildir. Somut olan bir malın, altının, mücevherin, fiyatı yüksek olan bir maddenin değeri ile kendimizi özdeşleştirmek bizi değerli yapar mı? Her birimiz zaten eşsiz varlıklar değil miyiz?

Değersizlik inancımız ne kadar derinse, o kadar düşkün oluyoruz değerli algıladığımız somut şeylere ve soyut kavramlara…

Davranışları da sanal değer ölçerle tartıda tartar gibi değerlendiriyoruz.

“Ben onu üç kere aradım, o beni bir kere aradı.”

“Ben ona saat aldım, o bana çiçek aldı.”

“Beni oraya götürdü, beni buraya götürdü.” gibi pek çok öğrenilmiş inançla yargılıyoruz hem kendimizi hem de değerimizi…

  • Peki, bütün bu inançlardan özgürleşerek değerinizi bilmeye ne dersiniz? Sorgulamadan değerli olarak kabul ettiğiniz somut şeylere aslında ihtiyacınız olmadığını görebilir misiniz?
  • Kadın olmanın başlı başına bir değer olduğunu kabul etmekle başlayabilir misiniz?
  • Kadın olmanın değersiz olduğuna dair derin inancınızı yıkabilir misiniz?

Elbette…

Sema, üç erkek kardeşiyle birlikte büyüdü. Erkeklerin arasında tek kız olarak büyümesine rağmen regresyonunda hatırladığı bir olay, değersizlik inancının nasıl oluşabildiği hakkında kendisine büyük bir farkındalık sağladı.

Otoriter bir dedesi vardı. Dede her zaman torunlarına çikolata, şeker alırdı. Ama Sema’nınki hep ağabeylerininkinden küçük olurdu. Ya da dedesi, erkeklere çikolata alırken Sema’ya sadecâ bir gofret alırdı. Dedesinin bu davranışından ve gözlemlediği pek çok olaydan, erkeklerin daha değerli olduğu sonucunu çıkarmış ve buna inanmıştı. Bu sebeple, hayatı boyunca erkek gibi davranmaya çalışmıştı. Kadın kimliği ile barışmamıştı. Ta ki eski bir erkek arkadaşı, “Senin yanında kendimi erkek gibi hissetmiyorum.” diyene kadar…

İşte o zaman yüzünde sert bir tokat etkisi bırakan bu sözle, sorgulamaya başlamıştı. Eril davranışlarını bir bir fark etmişti. Her yemeğe çıktıklarında hesabı ödemek için ısrar ediyor, elini hemen çantasına atıyordu. O kadar iş bitiriciydi ki erkek arkadaşlarının sorunlarını, bir şekilde tanıdıkları vasıtasıyla ya çözüyor ya da çözdürüyordu. Eli kolu uzundu. Sema’nın yeti-şemeyeceği, tanımadığı, çözemeyeceği yoktu. Kendi ayakları üzerinde o kadar sağlam duruyordu ki görünürde bir erkeğe zaten ihtiyacı yoktu. Rakıyı bir hamlede içer, arabayı sert ve seri kullanır, tuttuğu futbol takımının hiçbir maçını kaçırmazdı. En fanatik futbol fanatiklerinden daha fanatikti. Pek çok erkekten daha erkek… Bu ve benzeri pek çok davranış karşısında eski erkek arkadaşları kendilerini nasıl hissetmişti? Hepsi kendini Sema’nın yanında güçsüz hissetmişlerdi.

  • Siz, size güçsüz olduğunuzu hissettiren birinin yanında durmak ister misiniz?
  • Erilleşen kadınlar olarak erkek olmaya verdiğimiz derin değeri görebiliyor musunuz?

Görebilenler bu an itibariyle eminim eril davranışlar yerine dişil davranışlarını sergilemeye başlayacaktır. Tüm kadınların doğasında ve özünde olduğu gibi…




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir