Ara öğünler sindirim sistemini tembelleştirir!

Ara öğünler sindirim sistemini tembelleştirir!

Ara öğünler sindirim sistemini tembelleştirir!

Birçok diyette ara öğün verilir. Ne için verildiği de doğru dürüst anlatılmaz. Genelde çok sık yemenin metabolizmayı hızlandırdığı, bunun da kilo vermeye yardımcı olduğu sanılır. Oysa vücut metabolizmasının, küçülmek için daha hızlı çalışan bir sindirim sistemine ihtiyacı yoktur. Tam aksine, yediğimiz yemeklerin sindirimi için sindirim sistemine yeterli süre verilmesine ihtiyaç vardır. Ev hanımları iyi bilir, bazı yemekleri pişirmek saatlerimizi alabilir. Tıpkı bir yemeğin pişme süresi gibi, sindirim sistemimiz de yediklerimizi bağırsaklardan emebilmesi için bu yediklerimizin ortalama, 5-10 saatlik bir sindirim operasyonu ile yoğurması, parçalaması ve enzim ve bakterilerle mayalaması gereklidir.

Ara öğünler

Vücut bu işlemini, öncelikle ağzımızda bulunan dişler ve tükürük bezleri ile başlatır. Sonrasında da mide asit salgılayarak eritir, yediklerimizi mekanik olarak yoğurur. Ardından sindirim ve safra enzimleri ile karıştırır. En sonda da incebağırsaklarda bulunan vücuda yararlı bakteriler yardımı ile yediklerimizi çürüterek yapar. Ancak tüm bu sindirim işlemlerinden geçtikten sonra besinler incebağırsakların iç yüzeyinde bulunan mikron kadar ince girinti çıkıntı arasındaki deliklerden emilebilir. Eğer bu işlem önden tamamlanamazsa yediğimiz hiçbir gıda vücudumuzun içine giremez.

Yediğimiz her gıda farklı sürelerde mayalanır ve parçalanır. Yediğimiz her besinin emilime hazır hale getirilmesi için farklı sürelere ihtiyacı vardır. Ev hanımlarının da çok iyi bildiği gibi, her yemeğin pişme süresi farklıdır. Aynı şekilde, her yemeğin emilime uygun hale gelme süresi de farklıdır.

Ana öğünlerde yediğimiz yiyecekleri, bir konsere girmek için sıraya girmiş vatandaşlar olarak düşünelim. Sıranın en başında kolay sindirilen karbonhidrat grubu, arkasında da en zor sindirilen ama vücudun yapısını korumak için özellikle ihtiyaç duyduğu aminoasitler, yağ asitlerine dönüşmüş yağlar, vitamin ve mineraller olarak sıralanmışlardır. Normal şartlarda her biri içeri girebilmek için sıranın kendisine gelmesini bekler.

Ara öğünler ise genelde atıştırmalık veya meyve gibi karbonhidrat ağırlıklı, kolay bulunan ve sindirilen yiyeceklerdir. Önceden yiyip sindirmiş olduğumuz yiyecekler içeri girmek için sırasını beklerken biz bir ara öğün yersek, konser alanına bir grup karbonhidrat daha gelecektir. Uyanık karbonhidratlar mevcut sırada en öne kaynar ve hemen içeri girerler. Eğer araya kaynayan karbonhidratların önü kesilmezse, arkada bekleyen protein, yağ, vitamin ve mineraller asla içeri giremezler. Bu durumda da yemeğin en değerli kısmı sindirilmemiş olur. Oysa bizim beden bütünlüğümüzü korumak için bu gıdalara ihtiyacımız vardır.

İşte ara öğünün yaptığı da tam olarak budur. Ara öğünler yediğimiz sürece, bir önceki ana öğün içerisindeki besleyici değeri fazla ve vücudun çok çalışıp sindirime hazır hale getirdiği yiyeceklerin emilmesine hiçbir zaman sıra gelmez.

Üstelik hazmı çok kolay olan karbonhidrat türü gıdalar kan şekerini çabuk yükselttiği için, kan şekeri daha fazla yükselmesin diye vücut emilimi durdurur. Böylece hem ana öğünde hem de ara öğün ile yediklerimizin sadece hazmı kolay olan karbonhidrat kısmım almış oluruz. Siz istediğiniz kadar çok sağlıklı beslendiğinizi düşünün, vücut gizli gizli karbonhidrat ağırlıklı beslenir. Vücudu güçlendirecek, organ hasarlarını giderecek, dokuları tamir edecek yiyecekler içeri gelmediği, yerine sadece geçici olarak enerji veren şekeri ihtiva eden yiyecekler içeri girdiği için, küçülmek bir yana, vücut gün geçtikçe zayıf düşer ve hastalıklara karşı direnci de düşük olur.

Son yapılan araştırmalarda diyabet (şeker) hastalarına önerilen ara öğünlerin daha zararlı olduğu görüşü ağırlık kazanmaya başlamıştır. Başka bir görüş de ara öğünler aracılığıyla azar azar ve sık sık yiyerek vücudumuzun az yemeye alışacağıdır. Vücudumuz az yemeye alışmaz, aksine, sadece zor sindirilen gıdaların sindirimi için gerekli olan enzimlerin üretimini durdurur. Ara öğünlerle beslendiğimizde vücudumuz bir müddet sonra “nasıl olsa karbonhidrat ağırlıklı besleniliyor, bu nedenle benim diğer gıdaları sindirmek için enzim üretmeme gerek yok” diye düşünür. Besleyici değeri yüksek gıdaların sindirimi için kullanılacak enzimleri, üretmemeye başlar. Yediğimiz kaliteli besinleri sindirecek enzimlerden yoksun kaldığımızda, ne kadar kaliteli beslenirsek beslenelim, vücut bu besinleri sindiremediği için bu besinler emilmeden dışarı atacaktır.

Kilolu insanların kolay kolay doymamasının nedeni de sindirim sistemlerinin tembelleşmiş ve karbonhidrat harici gıdaları sindirecek enzimleri artık üretmiyor olmasıdır. Özellikle protein ve esansiyel yağ sindirimi azaldığı için daha fazla miktarda yemeye ve daha geç doymaya başlarlar. Sofrada ekmek, makarna veya pilav yoksa doyma hissi de yoktur. Tıka basa ye-seler bile besleyici değeri yüksek olan ve yavaş sindirilen besinleri sindirip içeri alamadıkları için de daha çabuk acıkan bir bünyeye sahip olmuşlardır.

Çocuk beslenmesinde de doktorların tavsiyesi, belli bir aydan sonra, özellikle ek gıdalara başlandıktan sonra iki öğün arasında, en az 4 saat ara olmasıdır. Eğer çok sık beslenme olursa iki öğündeki gıdalar karışır ve sindirim problemleri başlar denir.

ARA ÖĞÜNLERİ YEMEKTE ISRARCI OLURSANIZ OBEZİTEYE DOĞRU BİR YOLCULUĞA ÇIKIYORSUNUZ DEMEKTİR.




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir