Şişmanlamanın da bir limiti var!

Şişmanlamanın da bir limiti var!

Şişmanlamanın da bir limiti var!

Vücudun ihtiyacı olan günlük enerji ve yapı malzemelerinin bir üst limiti olduğu gibi aynı zamanda bedenin ne kadar çok genişleyebileceğinin, yani şişmanlayabileceğinin de bir üst limiti vardır. Çünkü şişmanlama döneminde, vücudumuzdaki hücre sayısında bir artış görülmez. Yani vücudumuzu saran derimizdeki hücre sayısı veya derinin altındaki yağ hücrelerinin sayısında bir artış olmaz. Bu hücreler şişmanlama döneminde yalnızca genişler ve deforme olur. Bir yağ hücresi ancak kendisinin 40 katı kadar büyüyebilir ve derimiz de belirli bir potansiyele kadar genişlemeyi tolore edebilir.

sismanlama

Eğer öğünlerimizde fazladan yediğimiz her lokma bizi şişmanlatıyor olsaydı, yani bazı diyetisyenlerin iddia ettiği gibi aldığımız fazla kaloriler vücudumuza yağ olarak geri dönüyor olsaydı, ağırlığımızın da sonsuza dek artmaya devam etmesi gerekirdi. Kilolu insanların da yemek yemeye devam ettikçe, 1000 hatta 1500 kiloya ulaşması gerekirdi. Vücut, hücre sayısında bir artış olmadan hiçbir zaman bu kadar genişlemez. Bu nedenle de en kilolu insanlar bile maksimum 500-600 kiloya ulaşabilir.

Öğün atlamak, ödemediğimiz veya ödemeyi unuttuğumuz bir fatura gibidir. Ödemediğimiz için ondan kurtulamayız, eninde sonunda karşımıza çıkar ve ödemek zorunda kalırız. Hatta çok fazla fatura atlarsak, karşımıza faizi ile birlikte çıkar, bu faiz aşırı bir iştah artışı veya anormal bir tatlı isteği de olabilir. Zaten öğün atlamak bizi asla zayıflatmaz, sadece zayıf düşürerek daha çok şişmanlamamıza neden olabilir.

Bizim önerdiğimiz sistem ile bedenin küçülmesi, her zaman kilo kaybından önce gerçekleşir. Yani bedenimiz önce genişlemiş ve deforme olmuş hücrelerini tamir ederek küçülür, ardından da bize sonradan dolgu maddesi olarak gelen beyaz yağlar ve beraberinde gelen suları dışarı atarak ağırlığını azaltır. Yani sadece gitmesini istediğimiz bölgeler kaybolur ve vücudumuz eski şekline geri döner.

Önce kilo vermeye çalışmak yerine, küçülme dönemine girmemizin bir avantajı da vücudumuz hücre bazında, yani her bir hücresi kendi içinde küçüldüğü için daha sağlıklı incelmemizdir. Küçülerek ideal bedene dönmemizin ardından bedende çok hafif bir sarkma görülür. Mide ameliyatı veya başka radikal bir diyet ile zayıfladığımızda, beden küçülmeden sadece içi boşaltıldığı için bedende anormal sarkmalar oluşur.

MİDENİN NE KADAR GENİŞLEYECEĞİNE BEYNİMİZ, VÜCUDUMUZUN ENERJİ İHTİYACINA GÖRE KARAR VERİR!

Midenin kapasitesi yeni doğan bir bebekte 30 mİ iken, 3 ayda 150 ml’ye, 6 ayda 200 ml’ye, ergenlikte 1000 ml’ye ve yetişkinlerde 1500 ml’ye kadar genişleyebilir. Bazı zayıflama kitaplarında çok çabuk acıkmayı veya yedikçe doyma hissinin olmamasını, midenin mevcut kapasitesinin artması, yani midenin büyümesinin bir sonucu olarak açıklarlar. Bu mantığa göre doyma hissinin oluşması için midenin tam dolması ve gerilmesi, böylelikle orada yerleşmiş olan basınç sensörlerinin çalışması ve sonucunda doyma hissinin gelmesi gerekir. Mide genişlediği zaman içerisine giren gıdaların yeterince basınç oluşturamadığmı ve doyma hissinin bir türlü gelemediğini söylerler. Bu yüzden de kişi yedikçe yer diye açıklama yaparlar.

Düşününce mantıklı bir açıklama gibi gelebilir. Ama örneğin bebeklere baktığımızda, bu mantığın her zaman çalışmadığını görürüz. Bebek bazen Vı biberon mama ile doyuyor, bazen iki biberon mamayı bitiriyor. Aynı mide bazen 50 cc mama ile doydum diyor, bazen 200 cc, yani dört katı mamayı kabul edebiliyor. Aynı durum kendi başınıza da gelmedi mi? Bazen yarım tabakla tıka basa dolu hissedip, bazen de bütün sofrayı yeseniz doymayacakmışsınız gibi gelmedi mi? Ben size kişisel ve medikal tecrübelerimden problemin çözümünü anlatayım.

Beyin, vücudun günlük enerji ihtiyacını anbean belirler. Beynin enerji hesaplama mantığı ile beslenme alışkanlıklarınız tamamen birbiri ile bağlantılıdır. Beyin, belli bir dönem içinde yediğiniz besinlerin içerdiği kalori değerini baz alır ve midenin içine ne kadar miktar yemek girmesine ihtiyaç duyduğunu belirler.

Midemiz bir kas torbasıdır. Bu torbanın kontrolü beyinde olduğu için, beyin az miktar ile doymanızı istiyorsa bu kas torbasını kasar ve hacmini küçültür. Yani et, baklagil, yumurta gibi yüksek değerli besinleri tükettiyse-niz, beyin mideyi kasar ve daha az miktar ile doymanızı sağlar. Bu yüzden, sabah yumurta yediğimde ve öğlen etli yemek yediğimde daha çabuk doyuyorum dersiniz.

Dolayısıyla daha az miktar ile doymuş olursunuz. Beyin daha fazla enerji istiyorsa mideyi biraz gevşetir. Siz de daha fazla yemek yiyerek doyma hissine ulaşırsınız. Doyma hissine ulaşmanız için midenin iç yüzünde basınç sensörleri vardır. Yediğimiz besinler midenin içini doldurarak bu sensörle-re basınç yaparlar ve bu basınç ile biz doyduğumuzu hissederiz. Midemiz hacmini azaltıp çoğaltarak, içerisine ne kadar miktarda yiyecek konmasını istediğini belirtir. Çok aşırı enerji ihtiyacı varsa ve genel anlamda yediklerinizin enerji değeri çok düşükse o zaman beyin mideyi tamamen serbest bırakır ve siz tüm sofrayı yiyecek hale gelirsiniz.

Bunu değişik bir örnekle de anlatayım. Bir baba çocuğuna harçlık verirken hep 10 kuruşluklarla verirse çocuk da parayı almak için avuçlarını açar. Baba aniden karar değiştirip 1 liralık ile harçlık verirse çocuğun başta kocaman açılmış avucu tam dolmaz. Ama avucundaki miktarın ne kadar yüksek olduğunu anlayınca, bir dahaki sefere babadan yine tek bir madeni para almak için sadece parmaklarını uzatır. Eğer baba harçlıkları verirken tutarsız davranırsa yani on beş gün 10 kuruşluk, sonra iki gün 1 liralık, sonra yedi gün tekrar 10 kuruşluk verirse, çocuk ne yapsın ve nasıl istesin bilemez. Tıpkı midemizin hiç doymayacakmışçasına açılıp beklediği gibi, hep avuçlarını açarak bekler.

Eğer diyet yapıyorsanız yani az miktarda besin alıyorsanız veya kalori değeri çok düşük, sadece salata veya meyve gibi besinlerle besleniyorsanız, vücudunuzun enerji ihtiyacı da sürekli devam edecektir. Bu nedenle beyin de sürekli mideyi serbest bırakacak ve mümkün olan en fazla miktarı yemesini isteyecektir. Mideyi alabildiğince salata veya haşlama sebze gibi faydalanılabilir değeri çok düşük gıdalar ile doldurursak, mide çok dolu olduğu için basınç sensörleri çalışarak, doyduğumuzu hissedebiliriz ama bu yediklerimiz midemizden bağırsaklarımıza geçtiğinde, içerisinde vücuda gerekli besinler olmadığı için acıkma hissi geri gelecektir.

Vücudunuz her zaman ihtiyaç duyduğu yemek miktarım, sizin beslenme alışkanlığınızdaki ortalama kalori düzeyine göre belirler ve acıkır. Vücudumuzun sadece enerji için değil, aynı zamanda gençleşmek, sıkılaşmak ve ideal bedene dönmek için de gereken besinleri yemeye ihtiyacı vardır. Sizin yapmanız istenen de iştahınız tatmin olana kadar, yani doyana kadar yemek ve yediklerinizde belli bir beslenme alışkanlığına sahip olmanızdır.

 




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir