Bal ve Arı

Bal ve Arı

Kur’an-ı Kerim balı, hem dünya hem de Cennet nimetleri içinde zikreder: “Rabbinin arıya vahyini düşün: ‘Dağlardan, ağaçlardan ve imal edilmiş kovanlarından kendine yuva edin! Sonra her türlü üründen ye ve ardından Rabbinin sana amade kıldığı yollara koyul!’ Onların karınlarından, içerisinde insanlar için ‘şifa barındıran farklı renkler ve tatlardan oluşan sıvı (bal) çıkar. Hiç şüphesiz, bütün bunlarda da düşünen bir toplum için mutlaka alınacak dersler vardır:” Balın anlatıldığı bu ayet-i kerimelerin yer aldığı ‘Nahl Suresi’ Kur’an-ı Kerim’in 16. suresidir ve ‘nahl’, ‘bal arısı’ bazen de ‘hurma ağacı’ demektir. Haşan Tahsin Feyizli, Feyzü’l Furkân adlı mealinde; birçok müfessir ve âlimin bu surede geçen ‘şifaün lâfzının belirsiz geldiği için -günümüzdeki sahteleri hariç- ‘bal her hastalığa şifadır’ şeklinde tercüme ettiklerini belirtiyor.

bal ve ari

Arı, -genellikle- iki aylık ömrü olan minik bir varlıktır. Bu kısacık ömürde, 2 bin kilometre yol kateder. Arı, Yüce Yaratıcının (c.c.) ona verdiği, altmış günlük ömürde vazifesini fıtratına uygun olarak, eksiksiz bir biçimde yerine getirmeye çabalar, 40-50 gram bal üretmeye çalışır. Arılar, bütün hayvanların en kazançlı ve en işkoliğidirler. Aralarındaki tembelleri ise, elbirliği ile kovanın dışına iterek, asalaklık ve tembelliğe izin vermezler. Koloniler halinde yaşayan ve dayanışmasıyla insanlığa muhteşem örnekler sunan arılar arasında, sosyal bir yapı vardır. Bir kovanda; bir ana arı, mevsimlere göre sayıları değişse de birkaç yüz erkek arı ile on binler hatta yüz binlerce işçi arı bulunur. Ana arı, günde 1.500 ile 3.000 adet yumurta üreterek neslinin devamını sağlar. Kendi aralarındaki işbölümüne göre; arıların bir kısmı balmumu üretirken, bir kısmı peteklere bal doldurur, bir kısmı da kovana su taşıyarak balı inceltir.

Üstün bir yumurtlama kabiliyetine sahip kılınmış olan ana arı, kovanda devamlılığın ve düzenin sağlayıcısıdır. Yumurtaların ve çıkan yavruların bakımı ise, kovan içinde ve dışında görevli işçi anlarca yapılır. Erkek arılar ise, yeni bir neslin devamına vesile olmak için, uçuşa çıkarak ana anlarla bir araya gelir. İlkbaharda çiçeklerin salgıladığı değişik renk, terkip ve kokudaki nektar ve olgunlaşan polenler, arılar için zengin bir sofradır. Arılar bal yapmanın yanı sıra, bitkilerin yüzde sekseninin tozlaşma ve döllenmesini de sağlarlar. Tabiî yaşamın sürmesi için gerekli bu can alıcı görevin karşılığında ise besin, polen ve nektar ihtiyaçlarını giderirler.

Bir arı, her seyahatinde ortalama yüz çiçeği ziyaret eder. Toplamda beş milyon taneden oluşan ve 20 miligramcık polen toplar. Bu seferi ömrü boyunca her gün tekrarlar ve günlük sefer sayısı beş ile on arasında değişir. Petekteki her bir gözeneğin doldurulması için, 60 sefer gerekir. Bir kg. balı üretebilmek için, arıların tam 12 milyon çiçeği ziyaret etmesi gerekecektir. Arı, ilk olarak hangi çiçeğe konmuşsa, yükünü tamamlayıncaya kadar başka hiçbir tür çiçeğe konmaz. Bu sırada ya nektar yahut polen toplar. İkisini aynı anda toplamaz. Bal, bal arılarınca yapılan, her türlü çiçeğin kokteylidir. Bal arısı iki şey yapar: Birincisi petek, diğeri ise peteğin balla doldurulması. Balların; renk, koku, tat, kıvam, dayanıklılık, berraklık, tatlılık -az veya çok tatlı oluşu- özellikleri birbirlerinden çok faklıdır. Bal, rengini arının istifade ettiği bitkiden alır. Bu yüzden, süt renginde ballar bile vardır.

Cinsi iyi olmayan bal arıları, tembellik ve ihmalkârlık yapar, işlerini takip etmez ve bu vurdumduymazlıkları sayesinde düzenleri bozulur. Ardından helak olurlar. -Bu türlerin- umursamazlıkları yüzünden, etrafa çok kötü bir koku yayılır ve bal bozulur. Bal arısı, kötü koku ve küflü gıdadan nefret eder. Bu yüzden, bozulmuş gıdalara ve pisliklere yanaşmaz. Arı, tatlılaşmış ve olgunlaşmış bitkinin ta dibine kadar dilini batırarak çiçek nektarını emer. Emdiği nektarı göğüs boşluklarında toplayıp, kovana dönerler ve yüklerini boş hücreye boşaltırlar. Emdiği çiçekte yeteri kadar nektar yoksa bir başka çiçeğe geçerek yükünü tamamlar.Petek bal ile doldurulunca balmumu ile kapatılır. Bu kapatma işlemi yapılmaz ise, kovan -dolayısıyla bal- bozulur ve bal içerisinde ‘örümcek’ olarak da adlandırılan -güve kelebeğinin- yumurta ve kurtçuğu doğar. Bir ihmal yüzünden kurtçuk oluşmuş ise, arılar ilk olarak o kurtçukları kovan dışına atarlar. Aksi halde tüm balı kaybederler. Arı kendi dışkısını, uçarken havada bırakır. Güve, aktif kovanlarda barınamaz. Şayet balda kurtçuk oluşmuşsa, bu hasat sonrasında çevrenin iyi korunamadığının göstergesidir.

Altıgen şeklindeki bal peteklerini -şayet kovana suni petek konulmamışsa- peteğin eksik kısımlarını, karınlarının alt kısmına yerleştirilen mum bezlerinden çıkan bal mumuyla inşa ederler. Yapılan mühendislik hesapları; belirli bir sahada yer kaybı olmadan, en az bal mumu kullanılarak, en dayanıklı, en kolay ve en az işçilikle yapılan, en fazla gözün sığdırılabildiği, en uygun şeklin altıgen olduğunu gösteriyormuş. Arıların vücuduna uyumlu olarak, yere dik inşa edilen peteklerdeki altıgen prizma şeklindeki gözler, balın akmaması için gerekli en ideal eğim olan, yatay 9 ilâ dikey 14 derecelik bir açıyla inşa edilirler. Petek bal mumuyla kapatıldıktan sonra, ‘mumya’ adı verilen keskin kokulu bir madde ile sıvanılır. Bir temizlik abidesi olan arılar, bir şekilde kovana giren ve iğneleyerek öldürdükleri yabancı canlıları, dışarı taşıyamazlarsa, ‘propolis’ ile onları âdeta mumyalayarak, kokuşmalarını ve kovanı kirletmelerini önlerler. Her gün meradan dönen binlerce arı, yuvaya herhangi bir enfeksiyon bulaşmaması için, çok güçlü bir anti-mikrobiyal tesiri olan propolis ile kovan giriş deliğinde dezenfekte edilerek içeri alınır.

Ana arı/kraliçe arı yaşlılık, sakatlık, genetik anormallikler gibi herhangi bir sebeple vazifesini yapmakta, koloniyi sevk ve idare etmekte yetersiz kaldığında, arılar ya oğul vererek performansı düşen ana arıyı kovan dışına atmakta yahut öldürerek yerine yenisini yetiştirmektedir. Herhangi bir nedenle ana arı oluşturulamazsa arılar bal yapımını durdurur ve üzüntüden ölürler. Ana arı kovan dışına sadece çiftleşme yapmak için çıkar. Çünkü ana arı çiftleşmeyi havada yüksek hızla uçarken yapar. Bunun dışında başka bir nedenle dışarı çıkarsa tüm arılar onunla birlikte kovanı terk eder. Her ana arının feromon kokusu farklıdır. Bir ailedeki arılar, kendi ana arılarını, yuvalarını ve ailenin diğer fertlerini bu koku ile tanır. Arılar bu koku sayesinde başka kovanlara yönelmediği gibi, şaşırarak kovanlarına girmeye çalışan yabancı arılara da giriş izni vermezler.




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir