Cinsel sorunlar her yaşta görülüyor

Cinsel sorunlar her yaşta görülüyor

Cinsel sağlık

Çocuk yaşlarda öğrenilen cinsellik, insan yaşamının olmazsa olmazlarından! İlk dönemlerde iç dürtüsel olarak başlayan bu süreç, sonraki yıllarda öğrenilen bilgilerle pekiştiriliyor. Ancak yalan yanlış öğretiler zevk alınması gereken cinselliğin yaşanamamasına ve çiftler arasında birçok sorun çıkmasına neden olabiliyor.

Cinsellik herkes için yaşanması gereken, doğal bir süreç. Kimileri bu konuda son derece şanslıyken, kimileri için adını duymak dahi soruna yol açabiliyor. Ülkemizde halen bir tabu olan ve aşılması hayli güç bu durum, çocukluktan yetişkinliğe dek birçok şekilde karşımıza çıkabiliyor. Oysa doğru bilgilendirme ve eğitim ile insan yaşamında önemli bir yer tutan cinsellik olması gerektiği gibi yaşanabiliyor.

Psikiyatri Uzmanı Dr. Sedat İrgil, çocukluktan itibaren cinsel yaşamda görülen sorunları Formsante okurları için anlattı.

ÇOCUKLUK VE ERGENLİK DÖNEMİ

Her insan cinsel kimliğiyle doğuyor. Bunun farkına varılışı da 2,5-3 yaşma denk geliyor ki bu dönemde çocuklar sorular sormaya başlıyor. Ebeveynlerin verdiği cevaplar önem taşıyor. Çocuklar birbirlerinin cinsel organlarını merak ettiği için anne babalarına neden kendilerinde penis ya da vajina olmadığını sorabiliyor. Yine bu dönemde kendine dokunma davranışı ve mastürbasyon görülüyor. Çocuklarda cinsel gelişime ilişkin belirtiler; nasıl dünyaya geldiğini merak etme, doktorculuk veya evcilik oynama, kendilerini kız ya da erkek olarak tanımlamaya başlama, bedenlerine, anne ve babaları ile arkadaşlarının vücutlarına ilginin artması, çocuk mastürbasyonu gözlenmesi, çıplaklık ve mahremiyet duygularının gelişmesi şeklinde ortaya çıkıyor. Ergenlikte ise durum daha farklı gelişiyor. Bu döneme, ciddi bedensel ve psikolojik değişimler eşlik ediyor, çocukluktan yetişkinliğe geçiliyor. Ergen, vücuduyla daha fazla ilgilenmeye başlayıp, cinselliğe ve cinsel konulara ilgisi artıyor. Mastürbasyon ile bedenin haz noktaları keşfedilerek, yetişkinlere benzer fanteziler görülüyor. En önemlisi de artık vücudu değişerek, yetişkin bedeni oluyor.

cinsel

Yanlış bilgilenme yozlaşmayı getiriyor

Önceden gençler cinselliği arkadaşlarından ya da çevrelerindeki büyüklerin anlattıklarından öğreniyordu. Erkek ve kadınlar ayrı ayrı öğrenme süreçlerinden geçiyordu. Ülkemizde halen böyle olsa da artık internet gibi bir gerçek var. İnternet, çocukların ve gençlerin cinsellikle erken tanışmasına neden oluyor. Bunun başını da pornolar çekiyor. Sadece gençler için değil, çocuklar için de pornolar kolay erişilebilir durumda. Bu da cinsellikle ilgili çocukların ve gençlerin yanlış kanılar oluşturmasına neden oluyor. Devamında da bu gruplarda duygusal yozlaşma oluşuyor. Tüm bunlardan daha büyük tehlike ise internetin çocukların ve gençlerin istismarcılarla tanışma ortamı yaratması. Peki internet bu kadar korkunç ve kötü bir şey mi? Hayır. Çocukların bu konuda eğitilmesinden daha da önemli olan önce anne ve babanın teknolojiyi yakalaması. Olası tehlikelere karşı gözü açık davranması.

Çocuk ve gençlerin sağlıklı cinsel gelişimini etkileyen önemli faktörlerden biri de aile ve toplum. Erkekler, çocukluklarından itibaren cinselliğe teklifsiz biçimde teşvik edilirken, kadınlar bekaret korkusu, yasak ve baskıyla şekillendiriliyor. Bu iki durum da cinselliğe yönelik hastalıklı bir algı oluşmasına neden oluyor.

20’Lİ YAŞLAR

Ergenliğin son demleri, yetişkinliğin ilk zamanları olan 20’li yaşlarda hormonlar zirve yapıyor. Dolayısıyla bu yaştaki sağlıklı bir yetişkin, cinselliğe karşı yoğun ilgi duyuyor. Bu dönem, ergenlikten çıkılan yaş olduğu için kadın da erkek de kendi kararlarını verebilir duruma geliyor. Ancak toplumsal baskılar ve hayat şartlan yetişkin bireylerin sağlıklı bir cinsel hayatı olmasını engelliyor. Günümüzde kadınlar ortalama dört yıl boyunca üniversite eğitimi alıyor. Sonrasındaki iş yaşamına atılmayı da hesaba katınca evlilik ileriki yıllara kalıyor. Sonuç; yetişkinliğin önemli bir döneminde bakirelik tabusu ve aile-toplum baskısı nedeniyle cinsellikten kaçıp, korkarak geçen yıllar oluyor. Bu şartlar altında genellikle evlilik sonrası sağlıklı bir cinsel hayat yaşanamıyor. 20’li yaşlarında evlenen veya cinsel açıdan bu dönemde aktif olan kadınlarda da başka sorunlar görülüyor.

Kadınlar bekaretini kaybetmekten korkuyor

Özellikle muhafazakar ailelerden gelen genç kadınlar, sevgilileriyle cinsel deneyimler yaşamaya sadece bir noktaya kadar açık olabiliyor. Bekaret söz konusu olduğunda hepsi endişeli ve çekingen davranıyor. Sadece ailelerinden ve toplumdan değil, “Ya benimle birlikte olur da sonrasında evlenmezse” veya “Başka biri beni bakire olmadığım için istemezse” korkusu, kadının cinsellikle arasına duvar örmesine yol açıyor. Ancak günümüzde üniversite hayatının bu duvarı yıkmada etkili olduğu söylenebiliyor.

Çarpıtılmış öğretiler cinsellikten soğutuyor

20’lerinde evlenen kadınların cinsel bilgileri onları tatmin edecek boyutta değil. Aile ya da arkadaş çevresinden edinilenler de yeterli gelmiyor. Dolayısıyla akla, cinsellik için ne kadar bilgi sahibi olunmalı sorusu geliyor. Kulaktan dolma değil, doğru bilgiye ulaşmak gerekiyor.

Ne yazık ki 20’li yaşlarda evlenen ya da cinsellik yaşayan kadınlar pek çok çarpıtılmış bilgiyle donatılıyor. Daha önce evlenen ablalarının anlattığı ve ilk gece korkusunu körükleyen hikayelerle internetteki onlarca yanlış bilgi de cabası. Dahası, kadın cinselliği ile ilgili toplumun son derece kapalı olması da kadının kendi cinselliğiyle ilgili yanlış kanılara sahip olmasına yol açıyor. Zevk alma organının klitoris ve onun nerede olduğunu bilmeden, varlığından haberdar olmadan 20 yaşma gelen kadınlar olabiliyor. Orgazm konusunda hiçbir fikri bulunmayan bu kadınlar, mastürbasyon bile yapmayabiliyor. Sonra aniden evleniyor veya biriyle birlikte oluyor. Orgazm olamıyor, beklediği hiçbir şeyi bulamıyor. Sonuçta cinsellikten soğuyor veya kaçıyor.

Maddi zorluklar da orgazmı engelleyebiliyor

Genç ve bedenen sağlıklı bir kadında bu dönemde görülen soranlar kişi ve toplum kaynaklı olabüiyor. En sık; cinsellikten tamamen soğuma, tiksinti hali, vajinismus ve orgazm olamamaya rasdanıyor. Bu dört problem de birbirleriyle ilişkili, kaynakları ortak sorunlar!

Kadınların ve erkeklerin cinsellikten haz alma süreci birbirinden farklı işliyor.

Beden ve hormonların işleyişi, cinselliğin başından sonuna dek birçok açıdan farklı mekanizmaların devreye girmesine neden oluyor. Bugün erkeğin orgazmı hakkında pek çok şey bilinse de kadın orgazmına ilişkin yalnızca son dönem bulguları var. Örneğin, bu durum ancak amigdala (beynin korku ve gerilim merkezi) kapandıysa gerçekleşebiliyor.

Yani evlilikteki sorunlar, maddi problemler ve diğer tüm endişe, huzursuzluk verici etkenler bir anlığına yok olduğunda kadın orgazm olabiliyor.

Kadm orgazmı konusunda birçok mit var. Klitorisin ya da G noktasının ne olduğu dahi bilinmiyor. Dolayısıyla partnerlerin kadm cinselliği hakkında bilgi sahibi olması önem taşıyor. Partnerin bilgisizliği kadmları cinsellikten soğutabiliyor, orgazm olamamaya yol açıyor ve sonunda orgazm taklidi gibi bir gerçeklik ortaya çıkıyor. Kadm cinsellikten uzaklaşıyor, soğuyor ve en sonunda da tiksinir hale geliyor. Vajinismusta cinsellik başlayamıyor bile.

Kadın tüm bedenini istemsizce ilişkiye kapıyor. Pelvis kasları kasılıyor, vajinal ıslanma olmuyor, ilişki mümkün olabilse bile acı ve ağrıyla gerçekleşiyor. Tüm bu rahatsızlıklar hem toplumsal baskıların devamı hem de partnerin bilgisizliğiyle zirveye ulaşıyor.

Sorun erkekte de olabiliyor

Yaş ilerledikçe erkeklerde cinsel işlev bozukluğu görülme sıklığı artıyor. Genç erkeklerde de görülüyor elbette ama bunlar daha çok psikolojik temeli olan sorunlar oluyor. Çoğunlukla fiziksel bir problem görülmüyor ancak erken boşalma, sertleşme sorunu yaşanıyor. Bunun temelinde, erkeğin “erkekliğine” yüklenen anlamlar ve beraberinde gelen başarısızlık korkusu yatıyor. Katı dini ve ahlaki yaptırımlar, çocuklukta yaşanan travmalar, cinsellikle ilgili yanlış bügiler genç erkeklerde cinsel işlev bozukluğuna neden olabiliyor. Söz konusu durumlardan kadınlar da önemli oranda etkileniyor. Partnerin erken boşalması ya da serüeşme gibi sorunlar mutsuz bir cinsel hayata yol açıyor.

30’LU YAŞLAR

Bu yaş grubundaki kadınların kendi sınıfsal durumlarına ve statülerine göre farklı sorunları oluyor. Örneğin; 20’li yaşlarmda evlenmiş bir kadın belki eşiyle mutlu bir cinsel birliktelik sürdürürken, birbirlerine yıllardır dokunmamış da olabiliyor. 30 yaşında, hiç cinsel deneyimi olmayan ya da 20’lerinden bu yana aktif ve mutlu cinsel hayatı olanlara da rastlanabiliyor.

Bu grupların tümünde ciddi cinsel problemler görülebiliyor. Biri eşiyle uyumu yakalayamamışken, diğeri katı bir ahlaki ve dini baskı altında, en doğal, en temel dürtülerinden birini yaşayamayabüiyor. Özede, 30’lu yaşlar cinsel olarak kadınların pek çok sorunla karşılaşabüecekleri bir dönem. Deneyim, yenilgi ve zaferlere rastlanan bu dönem, kişinin nasıl bir hayat yaşadığıyla ilişkili oluyor.

Hamilelik cinselliğe engel değil

30’lu yaşlara gelindiğinde cinsel yaşamı renklendirmek için bazı yardımcı ürünlerden, fantezilerden faydalamlabiliyor. Eşler arasındaki iletişimi artırmak ve durağanlaşan cinsel hayatı yeniden canlandırmak için fanteziler, “role play” denilen teatral oyunlar ve seks oyuncakları devreye girebiliyor.

Bu dönemde çiftierin hayatında hamilelik, doğum ve bebek olguları da yer bulabiliyor. Eğer hamilelikte erken doğum ya da düşük tehlikesi yoksa, plasenta normal yerleşimliyse hamileliğin son ayı hariç cinsel ilişki yaşanabiliyor. Bebeğin doğumundan sonra özellikle tüm yükün kadınların üzerine bindirildiği evliliklerde ise kadının bundan kaçması doğal oluyor. Bazı kadınlar doğum sonrası depresyonu yaşayabiliyor. Mutsuz bir kadın, mutsuz bir anne ve mutsuz bir ilişki sarmalına girmemek için, doğum sonrasında anneye destek olunması ve yükünün mümkün olduğunca alınması gerekiyor. Bebeğin ilk dönemlerinde çifder uykusuz geceler yaşayabiliyor. Bu dönem adatıldıktan sonra cinsel açıdan eski aktif günlere dönmekte zorlanılmıyor. Yeter ki kadının desteklendiği bir anne-baba-çocuk üçgeni söz konusu olsun.

40’LI YAŞLAR

Yaş ilerleyince, cinselliğe olan ilgide de değişimler olabiliyor. Bu dönemde kadınların deneyim sahibi olması orgazmı kolaylaştırıyor. Bedenini tanıyan kadm artık kendine yön verebüse de ülkemizde 40’lı yaşlarında bir kadının ne kadar deneyim edindiğinin de sorgulanması gerekiyor. Sönük bir cinsel hayat söz konusuysa ve kadm senelerini orgazm olamadan, cinsellikten kaçarak geçirmişse bu yaşlar için aynı şeyler söylenemiyor. Yani partnerlerin birbirlerine olan ilgileri aslında kendilerine olan ilgileriyle doğru orantılı oluyor.

Aslmda her iki taraf da ne istediğini bilen insanlar olmasına rağmen, cinselliği olması gerektiği gibi yaşayamamak ilişkileri etkiliyor. Çünkü ne istediğini bilmek yetmiyor. İnsan, hayatta pek çok şey istiyor ama nasıl elde edeceğini bilmiyorsa bu işe yaramıyor. Öte yandan ne istediğini çok iyi bilmek de bazen olumsuz etki edebiliyor. Çözümün bilindiği düşünülüyor ama eğer çift fiziken sağlıklıysa, sorunun kaynağı psikolojik oluyor ki bu da tedavi edilebiliyor.

Seks, zevk aracı olmazsa…

Cinsel birlikteliği haz alma aracından çok mekanikleşen bir davranışa döndürme davranışına özellikle kadınlarda çok rasdanıyor. Artık seks, ilişkide görev gibi ifa ediliyorsa burada sadece kadının ciddi bir cinsel işlev bozukluğu üe karşı karşıya kalması değil, etik olarak da hoş olmayan bir durumun içinde olmasmm tartışılması gerekiyor. İstemediği, arzu etmediği halde cinsel ilişki yaşamanın ya da bir şekilde yaşamak zorunda bırakılmanın kişide yaratacağı tahribat ciddi boyutlara varabiliyor. Kendine güvensizlik, özsaygı yitimi, istismar edilmişlik duygusu… Zevk alınması gereken bir eylemin işkenceye dönüşmesi ve bunun evlilik içinde olağanlaşması sadece psikolojik değil, toplumsal da bir sorun oluyor. Ancak böylesi bir evlilik ya da ilişkinin kader olmadığının unutulmaması gerekiyor.

Menopoz kader değil!

Bu yaş döneminde menopoza giren kadınlarda, vücuttaki değişimler nedeniyle cinsel istekte azalmaya rasdanabiliyor. Östrojenin azalmasıyla beraber başlayan vajinal kuruluk, istek azlığı, deri altı yağ dokusunda azalma ve cinsel organlarda gerileme gibi değişimler cinsel hayatı etkilese de bu sorunlara çözüm bulunabiliyor.

50’Lİ YAŞLAR

Birtakım sağlık sorunlarının baş gösterdiği orta yaş grubunda bu rahatsızlıldar cinsel hayatı da olumsuz etkiliyor. Hastalıkların yarattığı etkilere ve korkulara, özellikle kalp hastalarında “yorulursam kalp krizi geçiririm” gibi düşüncelere rasdanabiliyor. Öte yandan tedavide kullanılan ilaçlar cinsel isteksizlik başta olmak üzere birçok soruna neden olabiliyor.

Bu yaş grubunda en sık; orgazm güçlüğü, ağrılı cinsel birleşme, cinsel istekte azalma, vajinal kuruluk, genital duyarlılığın azalması gibi şikayedere rastlanıyor. Erkeklerde de sertleşmeyi sürdürmede güçlük veya ereksiyonun tamamen kaybı gibi sorunlar görülebiliyor.

Kadın da aldatıyor erkek de

Aldatmayla, hayatın her döneminde karşılaşılabiliyor. Erkek andropoz döneminde aldatma eğilimi gösterebilirken, bu durum kadınlar için de geçerli!

Menopoz döneminde olan kadm erkekle benzer duygulara ve nedenlere dayanarak partnerini aldatabiliyor. Burada asıl vurgulanması gereken, aldatmanın çiftler arasında ne gibi bir gerilim yaşattığı ve bunun çözümünün ne olduğu olmalı. Bu noktada bir uzmandan yardım almak ve çok fevri hareket etmemenin ana kural olması gerekiyor.

Orgazm yoksa sorun var!

insan, bedeninin arzu ve isteklerinin farkına varmaya üç yaşlarında başlıyor ve bu farkındalık ergenliğe kadar artıyor. Buna karşın orgazm olamama bir sorun olarak karşısına çıkabiliyor. Cinsellikten zevk alıyor olmak, orgazm olamamayı bir sorun olmaktan çıkarmıyor. Orgazm olmak, bedenin nefes almak kadar doğal bir eylemi. Eğer orgazm olunamıyorsa orada bir cinsel işlev bozukluğu olduğundan rahatlıkla söz edilebiliyor.

Ayşegül Uyanık Örnekal




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir