Uzun Yaşayanların Kenti Hong Kong

Uzun Yaşayanların Kenti Hong Kong

Bu kentte erkekler ortalama 81.3, kadınlar 87.3 yıl yaşıyor. Daracık bir kara parçasına sıkışmış kentin sakinlerinin bunu nasıl başardığı merak konusu. Hong Kong Üniversitesinden bir profesör uzun yaşatan yedi başlık çıkarmış…

NASIL sağlıklı ve uzun bir ömür sürersiniz? Cevap kolaydır. Kırsalda yaşamak, temiz hava almak, bolca güneş ışığına çıkmak, doğal ürünler yemek. Ama büyük kentlerde bunu yapmak kolay değil gibi görünüyor. Gökdelenlerin, yoğun trafiğin ve kalabalığın içinde olmak, daha da önemlisi doğadan uzak kalmak, sizin ömrünüzü uzatmayacak diye düşünebilirsiniz. Yanlış düşünce. Hong Kong, bunu başardı.

2016 yılının ortalama ömür rakamları ortaya çıkınca, Hong Kong’un, erkeklerde 81.3 yıl, kadınlarda 87.3 yıl ortalama ömür ile dünya birinciliğine yükseldiği anlaşıldı. Amerikan haber televizyonu CNN InternationaPa göre, Japonya, Kanada, ABD, Avustralya, İtalya ve İskandinav ülkelerinin kentlerini geride bırakan Hong Kong, dünyanın en sağlıklı ve en uzun ömürlü insanlarının yaşadığı bir kent olma unvanını, az bir farkla da olsa elde etti.

Hong Kong’da 2 bin 755 km2’lik bir yüzölçümünde 7 milyon kişi yaşıyor. Deniz sahasını çıkarırsanız kara yüzölçümü sadece bin 104 km2. Pekiyi, İstanbul’un yarısından daha az bir nüfus, İstanbul’un yüzölçümünün üçte ikisinde nasıl uzun yaşıyor? 300’den fazla gökdelenin, her yönden gelen kalabalığın, metro istasyonlarında görülen insan selinin, dolup taşan alışveriş merkezlerinin, sıkışık trafiğin ortasında, adeta bir vahada yaşamak, büyük ayrıcalık. Hong Kong Üniversitesi tıp profesörü Timothy Kwok’un belirlediği sebepleri yedi başlık altında toplamak mümkün:

HER YERE KOLAY ERİŞİM

Halk, toplu taşıma araçlarına, kamu hizmeti veren sosyal kuramlara, sağlıklı gıdaya, hastane ve sağlık merkezlerine kolaylıkla erişebiliyor. Kısıtlama ya da zorluk yok. Her yerde ödemeler kartla yapılıyor. Nakit para çok az kullanılıyor.

Yollar güvenli. Otobüsler kendi yollarında gidiyor ve hiçbir özel araç, otobüs yoluna gireyim demiyor. Zaten 400 bine yakın özel araca pek yer yok. Ulaşım ücreti, ABD Doları üzerinden 60 cent. Otobüsler temiz, tenha, klimalı ve modern. Fakat çoğu Hong Kong’lu yürümeyi tercih ediyor. Dükkanlar en fazla birkaç dakikalık yürüyüş mesafesinde. Süpermarketlerin yanı sıra açık pazarlar da var. Mongkok Pazarı, dünyanın en kalabalık alışveriş bölgesi olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girmiş. Bu kentte hiç yalnızlık çekmiyorsunuz.

HER ŞEY YEŞİL

Kwok’a göre, kent kişi başına düşen en geniş yeşil alana sahip. Toprakların yüzde 40’ı park. Bu parklarda sabah erken saatlerde yaşlılar toplanıp “tai chi” (güç kazanma amaçlı jimnastik hareketleri) yapıyor, sohbet edip sosyalleşiyor, yanlarında getirdikleri yiyecekleri paylaşıyor. Sabah egzersizleri son derece popüler. Dinç kalma ve yaşlılık süresinin uzamasında bu geleneğin rolü büyük. Pek çok üniversitede tai chi’nin

uzun ömürdeki rolü inceleniyor. Dünya Sağlık Teşkilatı WHO’nun Yaşlılık Departmanı Direktörü Doktor John Beard, bütün dünyada kent belediyelerinin bu tür egzersiz alanları oluşturması gerektiğine işaret ediyor. Teşkilatın en önemli projelerinden biri, “Küresel Yaşlı Dostu Kentler”. Hong Kong, elbette ki bu projenin önde gelen üyelerinden. Dünyada her ay bir milyon kişinin 60 yaşım doldurduğunu göz önüne alırsak projenin önemi daha kolay anlaşılabilir.

KUSURSUZ BİR SAĞLIK SİSTEMİ

Sağlık hizmetleri ücretsiz. Harcamalar, vergilerden karşılanıyor. Hiçbir hasta, “Bu hastalığın tedavisi için gerekli ekipmanımız yok” diye geri çevrilmiyor. En zengine de en fakire de aynı özen gösteriliyor. Yaşlıların önceliği var. Hastanelerde tedavi görenler arasında ölüm oranı, çok düşük. Yine Hong Kong Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Doktor Gabriel Leung’a göre, genç nesli hasta olmadan sağlıklı tutmak, ileri yaşlarda yapılacak tıbbi harcamaların azalmasını sağlıyor. Hong Kong aynı zamanda, kanser ve kalp krizlerinden ölümlerin en düşük olduğu kent.

İDMANLI NUFUS

Bugün 70 yaş üstü Hong Kong’lularm yüzde 60-80 kadarının, Çin anakarasında doğduğu tahmin ediliyor. Bu insanlar, ekonomik açıdan biraz rahatlamak, daha iyi bir yaşam sürmek için Hong Kong’a göç ettiler. Bunun için büyük zorluklar yaşadılar. Yürüdüler, koştular, dağ bayır tırmandılar, hatta uzun mesafelerde yüzmek zorunda bile kaldılar. Doktor Leung bu göçmenleri, triatlon (üç sporu bir arada yapan) sporcularına benzetiyor. Gençlikte yapılan bu zorunlu sportif faaliyetler, bu kesimi günümüzde sağlıklı bir yaşlılar grubu haline getirdi. Aynı zamanda psikolojik olarak da sağlıklı kalmayı başardılar.

Çünkü köklerini unutmadılar ve yaşamları boyunca zinde kalmanın formülünü iyi öğrendiler. Bu da Hong Kong’un uzun yaşam mucizesinin gerçekleşmesine katkı sağladı.

Hong Kong, coğrafi açıdan da şanslı bir bölgede. Ne çok soğuk ne çok sıcak. Böylece rahat ve konforlu bir yaşam sürmek kolaylaşıyor. Doğa da yardım ediyor. Bu nedenle aşırı sıcaklardan ya da aşırı soğuklardan ölümler olmuyor. 2008 yılında aşırı soğuklardan sadece ABD’de bir mevsimde 108 bin 500 kişi hayatını kaybetmişti. Hong Kong’un Japon kentlerine ve Singapur’a göre avantajı, iklimi. Japonya sert kışların yaşandığı, Singapur da aşırı sıcak ve nemli bir havanın hakim olduğu bölgeler. Tıp profesörü Timothy Kwok, yine de gerçekçi. İklimin uzun ömürdeki payının abartılmaması gerektiği görüşünde.

AKDENİZ DİYETİ

Dünyanın öbür ucunda bile Akdeniz diyetinin önemi anlaşılmış. Doktor Kwok, herkesin kaliteli ve doğal yiyeceğe erişiminin olduğunu, üstelik çok fazla bedel ödemeden bu ürünlere sahip olduğunu söylüyor. Sebze, meyve, balık, pirinç ve fındık yağının ağır bastığı bir beslenme rejimi, Akdeniz diyetini hatırlatıyor. Kwok’a göre, Akdeniz diyetine çok benzer bir beslenme alışkanlığı oluşturmuşlar. Benzer beslenme tarzının Japonya’da da olduğunu hatırlatıyor ve soruyor: “O halde neden biz daha uzun ömürlüyüz?” Cevabını da kendisi veriyor: “Bizde iş hayatında olsun, günlük hayatta olsun, stres yoktur, olmaz da.”

AİLE DEĞERLERİ

Uzakdoğu kültüründe aile değerlerine büyük önem verilir. Aile bireyleri, birbirlerinden kopup kendi hayatlarını yaşamak yerine bir arada kalıp destek olmayı tercih eder. Gelenekler ve alman terbiye bunu gerektirir. Ailede bir birey hastalandığında veya yaşlandığında, bütün aile seferber olur. Yaşlılar çok çocuk sahibidir. Ama yeni nesil bir-iki çocuktan fazlasını istemiyor. Bu durum ileride, Hong Kong’un unvanını geri alır mı bilinmiyor. Yaşlılara derin bir saygı duymak, Konfüçyüs Kültürü’nün bir parçası. Ama bu bir tabu. Hiçbir zaman dile getirilmez. Bütün kalabalığa rağmen yine de bir evde üç nesil birlikte yaşamaz.

Günümüzde internet üzerinden video bağlantıları, para transferleri, aile bireyleri arasındaki sıkı bağları tehdit ediyor. Her şey toz pembe değil. Hong Kong, dünyanın aynı zamanda en yüksek intihar oranına sahip kent. 2014’te 937 intihar olayı görüldü. Doktor Leung’un bu gerçek üzerine sözleri ise dokunaklı: “Vatandaşlarımızı en uzun değil, en mutlu yaşatan kent olmamız gerekiyor.”

Alev Rigel




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir