Baba Kız Girişimcilik Öyküsü

Baba Kız Girişimcilik Öyküsü

“DELİCE’NİN TUZLU SUYUNUN SAĞALTICI ÖZELLİĞİ SEDEF, EGZAMA, PARKİNSON GİBİ HASTALIKLARA İYİ GELİYOR. BUNUNLA BERABER MAGNEZYUM VÜCUT İÇİN ÇOK ÖNEMLİ VE GÜNLÜK OLARAK 400 MİLİGRAM ALMAK GEREKİYOR. BİZİM TUZLAMIZDA DA MAGNEZYUM ORANI OLDUKÇA YÜKSEK VE SIVI HALDE VÜCUDA TEMASIYLA BİRLİKTE MAGNEZYUMUN VÜCUT İÇİN EMİLİMİ ÇOK DAHA GÜÇLÜ OLUYOR. BU DOĞRULTUDA BİZ DE YETKİLİ MERCİLERİN YAZDIĞI TEZ VE YAPTIKLARI ANALİZLER SONRASINDA DERİCE’DE BİR REHABİLİTASYON KAPLICA MERKEZİ KURMAYI PLANLIYORUZ”

Tuz vazgeçilmezlerimizden biri, yemeklerin olmazsa olmazı. Tadı, tabiri caizse ‘yokluğunda anlaşılan’ tuz, her ne kadar insan vücudu için en gerekli şeylerin başında gelse de, tuzun fazlasının ise sağlığı kötü etkilediği de bilinen bir gerçek. Aslında fazlasının ve içine kimyasal karışmış olanın…

Tam da bu noktada Mayi Tuz’u kurduklarını söyleyen Mayi Tuz CEO’su Oktay Gözüyukan ve kızı Sibel Gözüyukan, sağlıklı yaşam çerçevesinde yeni bir tuzu tüketicilerle buluşturdu. Henüz 26 yaşında olan ve esas mesleği olan mimarlığını askıya alıp tuz işine giren Sibel Gözüyukan, Türkiye’deki en sağlıklı tuzu ürettiklerinin altını çizerken; baba-kız, hem Türkiye’deki tuz pazarına yönelik verileri hem de Mayi Tuz olarak hedeflerini okurlarımızla paylaşıyor.

► Mayi Tuz girişiminizden önce baba-kız olarak sizi tanıyabilir miyiz? Bize kendinizden ve geçmiş deneyimlerinizden bahsedebilir misiniz?

Oktay Gözüyukan: Aslında baba mesleğimiz petrol, akaryakıt. Çok uzun yıllardır Antalya’da işlettiğimiz akaryakıt istasyonları mevcut. Bu mesleği devam ettirirken ise uzun yıllardır içimde olan bir maden işletme, buradan bir üretim yapma isteği hep vardı. Bunun ilk adımını ise Kırıkkale’de kendiliğinden doğal şekilde kaynayan bir kaynağı, devletten kiralayarak atmış olduk. Amacımız öncelikle tüm Türkiye’ye ardından ise tüm dünyaya sağlıklı tuz yedirmekti.

Sibel Gözüyukan: Asıl mesleğim mimarlık. Haliç Üniversitesi mezunuyum. Yüksek lisansım da iç mimarlık üzerine. Fakat tuz ve maden işi, neredeyse bülün vakürni alıyor. Son iki üç yıldır tuz işimize dahil oldum. Bu da sağlıklı yaşama olan hevesimden kaynaklandı. En sonunda devletten ihale yoluyla aldığımız tuzlamızda üretime başlama konumuna geldik ve Mayi Tuz markasını, 2018’in şubat ayında hayata geçirmiş olduk.

► Tuz işine girişiniz nasıl oldu?

O.G: 2012 yılında Kırıkkale’nin Delice ilçesindeki 300 dönümlük arazi üzerine kurulu bu tuzla için devlete müracaat edip ihale yöntemiyle bu yeri kiralamıştım. Araştırmalar, ihale aşaması, Ar-Ge süreci derken, beş yıl geçti. Biz de beş yıldır tüm zamanımızı analizlerle geçirdik. Gerek Akdeniz Üniversitesi gerekse TÜBİTAK’tan raporlarımızı aldık. v Nihayetinde 5 milyon TL’lik bir yaünmla da tuzlamızı hayata geçirdik ve Mayi Tuz, raflardaki yerini aldı.

► Biraz madenden bahsedebilir misiniz? Şu anda nasıl bir işleyiş söz konusu?

O.G: Madenimiz doğal kaynak suyu tuzu olarak geçiyor. Tuz üretiminde genelde rafine edilme durumu söz konusudur. Bizim tuzlamızda ise böyle bir şey yok. Sera tipi havuzlarımız, kapalı alanlarımız, eleme makinelerimiz bulunuyor. Tamamen kendiliğinden kristalize ulan bir tuz üretiyoruz. Ürettiğimiz kaynak suyu tuzu, mağaralardan ya da göllerden çıkarılan tuzun aksine doğal, sıvı halde kaynıyor.

► Ne kadarlık bir kapasiteye sahipsiniz? O.G: Günde 200 ton su kaynıyor. Bunun yüzde 28,4 oranı tuz olunca da 60 tona yakın bir günlük rezerv oluşuyor. Biz ise günlük 10 ton kapasiteyle çalışıyoruz. Şimdilik yıllık 3 bin tonluk bir kapasite belirledik. Fakat bu oranı yeni yaünmlar-la daha da yukarılara taşıyarak 20 bin tonlara ulaşmayı hedefliyoruz.

► Mayi Tuz’u farklı kılan noktalan özetler misiniz?

S.G: Ürettiğimiz doğal kaynak suyu tuzu, yer altından dolaşarak çıktığı için, topraktan mineralleri toplayarak geliyor. Örnek vermem gerekirse bu tuzun içinde, gölde hatta yer yüzündeki hiçbir tuzda bulunmayan vanadyum minerali var. Doğal iyot var. Kaya tuzlarında iyot namına bir şey yok. Deniz tuzlarında bu oran 0,8’ken, TÜBİTAK’ın analiz raporlarına göre bizim tuzumuzda 1,23 oranında iyot bulunuyor. Akdeniz’deki tuzluluk oranı yüzde 4. Delice’deki kaynağımız ise yüzde 28,4 oranında tuz ihtiva ediyor. Suya doymuş orandaki en fazla tuzluluk oranı ise yüzde 29’tur.

S.G: Piyasadaki diğer nızların ladini alabilmek için yemeklerinize çoğu zaman çok fazla üız koyduğunuza şahit olmuşsunuzdur. Dolayısıyla günlük 5 gram olan tuz kullanma oranını da çokça aşmışsı-nızdır. Bizim tuzluluk oranımız yüksek olduğu için eser miktar tuzla, tuzun gerçek tadını çok rahatlıkla alabiliyorsunuz. Bunun yanında tuzumuz ağır metal bulunmuyor.

► Günümüzde rafine tuza karşı bu denli yoğun bir algı söz konusuyken, kendi tuzunuzu nasıl konumluyorsunuz?

S.G: Şu anda piyasada bulunan rafine tuzlar, yeryüzünün en tehlikeli tuzlarıdır. Rafine tuzlarda iki adet kimyasal da bulunuyor. Bunların ilki beyazlaşüncı dediğimiz alüminyum silikat, İkincisiyse topaklanma önleyici olan potasyum fer-rosiyanür… Dolayısıyla rafine tuz, yalnızca sodyum klorürden ibaret Mayi Tuz’da Lse ne bir kimyasal ne de haricen eklediğimiz bir şey bulunuyor. Zaten ürettiğimiz bu tuzu daha çok şeflere gönderdik. Şeflerden aldığımız geri dönüşler ise fazlasıyla olumluydu. Bu tuzlar genel Ingiltere menşeliydi. Dolayısıyla Türkiye’de biz de vanz diyebiliyoruz. O.G: Değinmemiz gereken bir nokta, Mayi Tuz’u deneyen guatr ve üroit hastalarının bize yapmış olduğu geri dönüşler. Tuzumuzu tükettiklerinden sonra boğazlarında herhangi bir yanma olmadığını bizzat belirtiyor. Ayrıca rafine tuzların içindeki alüminyum silikat, Alzheimer’a yol açıyor ve bu tuzların Avrupa ve ABD’ye girişi yasak. Doğal bir tuz tüketmediğimiz için bu hastalıkların baş gösterdiğini söyleyebilirim. TÜBİTAK raporunda tuzumuzun 92 mineral, 84 farklı element taşıdığı tespit edildi.

► Türkiye, tuzda nasıl bir noktada?

S.G: Türkiye’de günlük kişi başı tüketim 17 gram. Bu çok yüksek bir oran. Aslında 17 gram olmasının nedeni, bugün rafine olarak kullandığımız çoğu tuzun tuzluluk oranının çok düşük olmasından ve ne yazık ki kimyasallardan dolaya tuz tadını tam olarak verememesinden kaynaklanıyor. Biz, biraz da bu algıyı değiştirmek için yola çıktık. Toplam pazarda ise Türkiye’de yılda 3.6 milyon ton tuz üretimi var. Bunun 2.5 milyon tonu sanayide, 1.1 tonu da sofralarda kullanılıyor. Büyüklük olarak da 1 milyar TL’ye yakın bir pazardan bahsediyoruz.

Türkiye tuzda kendi kendine yeten bir ülke. Fakat ürettiği tuzlann Avrupa’ya ve ABD’ye girişi, muhteviyatından dolayı yasak. Ancak Orta Doğu coğrafyasına bir ihracat söz konusu.

► Doğal kaynak suyu tuzu dünyada nerelerde çıkıyor?

S.G: Avrupa’da ya da ABD’de doğal kaynak suyu tuzu çıkmıyor. Dünyada ise Peru’nun ve İran’ın bazı yerlerinden bu tuz çıkıyor ama onlarda da oranlar oldukça düşük. Dolayısıyla yurt dışından alıcılar direkt olarak bizimle iletişim kurmuş durumda. Bununla da beraber ilk aşamada yurt dışına yurt içinden daha fazla satış yapacağız diyebilirim.

“HEM TÜRKİYE’Yİ HEM DE DÜNYAYI SAĞLIKLI TUZLA TANIŞTIRACAĞIZ”

DOĞAL KAYNAK SUYU TUZLARI, DOĞADA NADİR BULUNMASI VE ÜRETİMİNİN SİNİRLİ OLMASIYLA DÜNYANIN EN KIYMETLİ TUZLARI OLARAK BİLİNİYOR. TAM DA BU NOKTADA KIRIKKALE’NİN DELİCE İLÇESİNDE YENİ BİR GİRİŞİME İMZA ATAN OKTAY VE SİBEL GÖZÜYUKARI, TÜRKİYE’DEN ÇIKAN BU NİTELİKLİ TUZU HEM YURT İÇİNE HEM DE YURT DIŞINA TANITMAYA BAŞLADI… HENÜZ 26 YAŞINDA BİR GİRİŞİMCİ OLAN SİBEL GÖZÜYUKARI, ESAS MESLEĞİ OLAN MİMARLIĞI YENİ GİRİŞİMLERİ MAYİ TUZ İÇİN ASKIYA ALIRKEN, TUZDA YENİ BİR DÖNEM BAŞLATACAKLARINI İFADE EDİYOR.

Mustafa Gündoğdu




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir