Cinsel hayata ilişkin takıntılar

Cinsel hayata ilişkin takıntılar

Herkesin yaşamında kafasını taktığı bir şey elbette var. Ancak bunlar hayatı zorlaştıracak boyuta geldiği zaman, sorunları da beraberinde getiriyor. Özellikle cinsel hayata ilişkin takıntılar kişide hatta partnerinde dahi sorunlara yol açabiliyor.

Kimi burnunu, kimi yan komşusunu, kimi de sokakların pisliğini takıntı haline getirebiliyor. Bunlar eğer çözüm üretilebilecek sorunlarsa ve kişi nedene yönelik bir aksiyon alarak sonuca ulaşabiliyorsa problem yok. Ancak kişi, takıntılarını sadece yaşamını zorlaştıracak şekilde kendine dert ediyorsa o zaman müdahale etmek gerekiyor.

Bununla beraber öyle takıntılara rastlanıyor ki sadece gündelik yaşamını değil, kişinin en mahremini yani cinsel hayatını da derinden etkileyebiliyor. “Karanlıkta olmazsa olmaz”dan “seks sadece yatak odasında yapılır”a dek birçok sabit fikir kişinin seks yaşamını sekteye uğratırken, kimi zaman partneriyle olan ilişkisini de olumsuz etkileyebiliyor. Takıntıların cinsel yaşama etkisini, nedenlerini ve nasıllarını Psikiyatri Uzmanı Dr. Barış Kabayiğit ile konuştuk.

CİNSEL HAYATA İLİŞKİN, YAŞANAN EN BELİRGİN SIKINTILAR NELER?

Bu duruma, dünyanın farklı bölgelerinde ve kültürlerinde sıkça rastlanıyor. Bilimsel araştırmalara göre, ortalama her üç kişiden biri yaşamının herhangi bir döneminde en az bir cinsel işlev bozukluğu yaşıyor. Çeşitli toplum ve kültürlerde yapılan çalışmalar, cinsel işlev bozukluklarının rastlanma sıklığı açısından birbirine benzer sonuçlar veriyor. Ancak kültürel ve toplumsal etkenlerle ortaya çıkan bazı farklılıklar da var. Örneğin, bizimki gibi muhafazakar toplumiarda cinselliğin yasaklanması, formel bir cinsel eğitimin olmaması, tabu olarak algılanması ve bekaretin önemsenmesi gibi etkenler kadınlarda vajinismus ile cinsel istek bozukluklarına; erkeklerde ise cinsel istek ve boşalma bozukluklarına cinsel liberalizmin egemen olduğu toplumlara göre daha yüksek oranda rastlanmasına yol açıyor. Yine cinsel deneyimin yetersiz olduğu toplumsal kesimde ya da gençlerde, erkeklerde erken boşalma, kadınlarda ise çeşitli orgazm güçlüklerine daha sık rastlanıyor.

TOPLUMSAL KURALLARIN, DİNİ ÖĞRETİLERİN BU KONUBA ROLÜ VAR MI?

Cinsel sorunların nedenleri arasında bu konudaki eğitim eksikliği, yanlış inanışlar, cinsel işlevi olumsuz etkileyen hastalıklar ile cinsel yan etkisi olan ilaçlar yer alıyor. Bunların yanı sıra yenidoğan bir bebek, içinde yetiştiği toplumun geleneklerine, dini inanç ve ahlaki tutumlarına göre şekillenerek, birey oluyor. Çoğu zaman yalnızca sosyokültürel nedenler bir cinsel işlev bozukluğunun ortaya çıkmasında başrolü oynayabiliyor. Örneğin vajinismusun; muhafazakar toplumsal yapı, bekaret ve namus gibi geleneksel değer yargıları, aşırı acı, kanama ve ilk gece korkuları gibi cinsel mitler ile cinselliğin yasaklandığı, rahatça konuşulamadığı, cinselliğe yönelik olumsuz tutumların sergilendiği tutucu aile ortamlarında yetişme ve benzeri unsurlardan kaynaklandığı biliniyor.

ÖZELLİKLE KARINLARIN BİRTAKIM TAKINTILARI CİNSEL HAYATI ETKİLEYEBİLİYOR. ÖRNEĞİN, KARANLIKTA YA DA SADECE YATAKTA SEVİŞMEYİ İSTEMEK BİBİ… BUNUN TEMELİNDE NE YATIYOR?

Aslında cinsiyetten bağımsız olarak kişiler birtakım alışkanlıklar, kaygılar, korkular ve beklentilerle kuşatılmış şekilde yaşıyor. Bunlar da cinsel ilişki sırasında ortaya çıkıyor. Korkulardan kurtulmanın yolunu aramak yerine, alışıldık, korkutmayan, en güvenilir olanla yetinmek çoğu insan için daha riskli geliyor.

insan psikolojisini oluşturan temel tutumlar, kişilik özellikleri, duygular, bilişsel işlevler, geçmiş yaşantılar, travmalar, öğrenilmiş davranış modelleri gibi unsurlar cinselliğe yaklaşımımızı ve seçimlerimizi belirliyor. Dolayısıyla kişilik özellikleri çekingen ve kaygılı birinde karanlıkta sevişme isteğiyle karşılaşılabiliyor.

ÖZGÜVEN EKSİKLİĞİNİN ETKİSİ OLABİLİR Mİ? VÜCUDUNDAN RAHATSIZLIK DUYAN BİR KADININ KARANLIKTA SEVİŞMEK İSTEMESİ GİBİ..

Evet, tabii ki olabilir. Kişi, genel olarak bedeninden ya da belirli bir bölgesinden rahatsızlık duyabiliyor. Kendisini şişman ya da zayıf olarak algılayabiliyor. Memelerinin ya da cinsel organının şeklinden memnun olmayabiliyor. Belki sadece çıplak olmaktan utanıp, o şekilde görünmek istemeyebiliyor. Tüm bunlar kişisel beklentilerle var olan bedensel yapı arasında bir uyumsuzluk halinde gündeme geliyor. Yani bireyin dış görünüşü nasıl olursa olsun kendisiyle barışıksa, bedenini karanlığa gizlemek zorunda kalmıyor.

ÇOK TİTİZ OLMAK VE AŞIRI HİJYEN SAPLANTISI, ÇİFTLER ARASINDAKİ CİNSEL İLİŞKİYİ NASIL ETKİLİYOR?

Bu soruda aklıma obsesif kompulsif bozukluk (OKB) hastalarımız geliyor. OKB hastalarıyla yürütülen çalışmalar; bu kişilerin özgüvenlerinin düşük, utanma duygularının yüksek olduğunu, yakın ve sürekli ilişki kurmakta güçlük çektiklerini, genel toplumla karşılaştırıldığında evlenme oranlarının daha düşük, cinsel deneyimlerinin daha az olduğunu ve daha az cinsel doyum yaşadıklarını gösteriyor. Söz konusu gruptaki hastalar, cinsel olarak da daha zor uyarılıyor. Orgazm ile ilişkili sorunları sık yaşayıp, cinsel yakınlaşmalardan kaçınıyorlar.

AİLENİN ÖĞRETİLERİ NEDENİYLE SEKS YAPMAYI GÜNAHKARLIKLA, SUÇLULUK DUYGUSUYLA ÖZDEŞLEŞTİRMEYE DE RASTLANIYOR MU?

Evet, dini ve toplumsal olarak bizim gibi muhafazakar toplumlarda bu tür yaklaşımlarla karşılaşılabiliyor. Cinsellik sadece neslin devamı için gereken bir eylem olarak düşünülebiliyor. Bu fikirlerle mücadele etmenin en önemli yolu da okullarda verilecek cinsel eğitimden geçiyor aslında. Sadece ailenin ya da dini duyumların etkili olduğu bir bilgi edinme şekli eksik ve hatalı olabiliyor. Bizlere başvuran kişilere öncelikle bu tür yanlış inanışları değiştirebilmek için cinsel konularla ilgili ayrıntılı bilgi vermemiz gerekebiliyor.

PARTNERLER BU TARZ DURUMLARDA KARŞI TARAFA YANİ TAKINTILARININ ESİRİ OLMUŞ KİŞİLERE NE ŞEKİLDE YAKLAŞIYOR?

Cinsel yaşamın, takıntıların esiri olduğu bu tür ilişkilerde başlangıç dönemlerinde eşler mücadele ediyor, çözüm aramaya çalışıyor ancak zamanla bu gücü kaybedenler olduğu gibi topyekün cinsellikten uzaklaşanlara da rastlanabiliyor.

İLİŞKİNİN GİDİŞATI NASIL OLUYOR? SONUÇTA NEYLE KARŞILAŞILIYOR?

Cinsellikteki bozulmanın ilişki üzerine de olumsuz etkileri oluyor. Eşlerin birbirinden uzaklaşmasına yol açabiliyor. Bazı çiftler ise birlikte bir cinsel terapiste başvurup çare arıyor, ki böyle durumlarda tedavi süreciyle birlikte sorunlar çözülebiliyor.

BU TUR TAKINTILARIN TEDAVİSİ MÜMKÜN MÜ?

Elbette mümkün! Cinsellik başta olmak üzere tüm takıntılar, medikal yöntemler ve bilişsel terapilerle tedavi edilebiliyor. Bu tür sorunlar nedeniyle cinsel hayatında sorun yaşayan kişilerin vakit kaybetmeden bir uzmana başvurması önem taşıyor.

ŞEHİR EFSÂNELERİNE İTİBAR ETMEYİN

Cinsellikle ilgili birçok yanlış ve sık rastlanan inanış var. Örneğin; “Cinsel ilişki isteğini erkek belirtmeli”, “Tüm fiziksel yakınlaşmalar sevişmeyle sonuçlanmalı’’, “Cinsel ilişki arzusunu belirten kadın hafif biridir” ya da “Dikkat başka yere çekilirse, erken boşalma önlenebilir” gibi birçok yanlış inanış toplumsal olarak aktarılarak cinsel işlev bozukluğuna sebep oluyor. Bunların hepsi birebir görüşmelerde karşılaşılan ve değiştirmek için mücadele edilen yanlış inanışlar arasında yer alıyor. Öte yandan takıntılar da çok çeşitlilik gösterebiliyor: Temizlik, düzen, biriktirme, emin olamama… Söz konusu bulguların cinselliğe yansımalarına rastlanabildiğini belirten Psikiyatri Uzmanı Dr. Barış Kabayiğit, “Kirleneceğinden kaygılanıp cinsellikten uzak durmak, belli bir düzen ve ritüeller gerçekleşmeden cinselliği yaşayamamak gibi durumlar söz konusu olabiliyor. Sonuç olarak eşlerin cinsellikten doyum alma düzeyleri düşüyor” diyor.

Ayşegül Uyanık Örnekal




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir