Eşine Karşı Anlayışlı Ol

Eşine Karşı Anlayışlı Ol

– Bir erkek karısını anlamak için uğraşmamalı, anlayışlı olmalı, demiştiniz.

– Önceki haftalarda bu meseleye kısaca temas etmiştik; fakat kadm-erkek ilişkilerinde değerli bir adım olduğu için bugün ayrıca konuşalım istiyorum. Kadınların en çok dertlendikleri hususlardan biri de bu… “Ben iyiysem kocam iyi, ben kütüysem kocam kötü…” derler. Bunda biraz gerçeklik payı vardır. Kadının yüzü asılsa, erkek hemen üstüne alır. Kadınların üzülme hakkına saygı duymak lazım.

esine anlayisli ol

– Öyle bir hakları mı var?

– Evet. Kadınlar çok duygulu oldukları için çabuk üzülür, çabuk da sevinirler. Çabuk ağlarlar, çabuk da gülerler.

– Aman, ağlama mevzsunu açmayın. Gözyaşları kadınların silahı derler ya bence geri tepen bir silah bu. Şirin, olur olmaz şeylere ağlayınca ben sinir oluyorum.

– Kadın psikolojisini bilmediğin için sinir oluyorsun. Kadınlar erkeklerden daha fazla ağlarlar. Ağladığı için karını aşağılama. Kadınların gözyaşları ne zayıflık alametidir ne de silahtır. Hayata duyguları ile bakan bir varlığın gözlerinden de duygu*damlalarının dökülmesi planlı ve isteyerek olmaz. Çoğu kez kontrol dışıdır. Kadınlar ağlayarak stres atarlar.

– Beni etkilemek için ağladığını düşündüm hep.

– Alıngan olma, anlayışlı ol. Kadınlar, her ay gelen hususi günler öncesi, biraz daha stresli olabilirler. Hususi günlerindeyken, hamileyken ve doğum sonrası daha çok hassas olurlar, durup dururken ağlayabilirler. Bu hâllerde erkeğin biraz daha anlayışlı olmak için gayret etmesi gerekir.

– Kadınlar, olur olmaz şeylere de üzülüyorlar. Mesela karım geçen hafta, komşunun halasının derdine üzülüyordu. Ona ne ki!

– Kadınların üzülme haklarına saygılı olmak gerekir. “Bunda üzülecek ne var, sana ne, ne diye ona üzülüyorsun?” gibi sözler kadını iyice üzer ve eşinin onu hiç anlamadığını düşündürür. Kadınlar erkeklere göre daha hassas yaratılmış. Kadın hem kendi mutlu olmak ister, hem de etrafım mutlu görmek ister. Bu yüzden başkalarının dertlerine de üzülür.

– Bilmiyorum, bir erkeğin bunu anlaması biraz zor.

– Zaten anlaman gerekmiyor, anlayışlı olman yeterli.

– Tamam. Karımın üzülme ve ağlama hakkına bundan sonra saygılı olacağım. Ama siz de ona söyleyin, üzülme hakkını kısa tutsun, suratını çok asmasın.

– Sen üzerine gitmezsen, zaten uzatmaz. Sadece neden üzüldüğünü sor, onu dinle, üzüntüsü sana saçma geliyorsa, hiçbir yorum yapma, bu ona yeter. Bir hatası olduğunda yaptığı bütün güzellikleri devirip dökme. Her zaman yapmadığı bir hataysa büyük de olsa idare et, anlayışlı olmaya çalış.

– Sizi dinledikçe bugüne kadar en çok hatayı, onu anlamaya çalışarak yaptığımı fark ediyorum. Onun yerine anlayışlı olsam problemler azalacakmış.

– “Eşimle Tanışmayı Unutmuşuz” kitabımda “Yüzde Seksen”

diye bir hikâye var. Yakın arkadaşımın başından geçen bir vakayı anlatmıştım. Arkadaşım, akşamları gezmeyi seven fakat söylediği vakitte eve gelmeyen kocasına, bir gün kızıp kapıyı açmıyor, telefonları da kapatıp yatıyor.

– Kadınların arada bir delilikleri tutuyor.

– Hissî zekâ arada bir patlama yapabilir. Arkadaşım da uzun zaman sabrettiği bir meseleye o gün patlamış. Kocası gece vakti sokakta kalıyor, kendi memleketlerinde yaşamadıkları için gidecek bir akrabası da yok. Otele gidiyor fakat canının sıkıntısından yatağın örtüsünü bile açmıyor. Sabaha kadar yatağın üzerinde oturuyor. Ertesi sabah evine geliyor ve hiçbir şey yokmuş gibi normal davranıyor. Eşi çok şaşırıyor. O çok kuvvetlisinden bir kavga bekliyor.

Kocasına “Dün akşam yaptığıma kızmadın mı?” diye soruyor. O da “Kızdım, hem de bütün gece sana çok kızdım; fakat sabaha doğru düşündüm de sen yüzde seksen iyi bir kadınsın. Şimdi bir hatan oldu diye, yüzde yirmi hataya bakıp, senin yüzde seksen iyiliğini devirip dökmek istemiyorum…” demiş.

– Çok güzel bir bakış tarzı bu. Kızdığımız zaman gözümüz iyilikleri pek görmez, her şeyi devirip dökeriz. Sonra ne kadar toplamaya çalışırsak çalışalım toparlayamayız. Kendim yapabilir miyim, bilmiyorum; ama çok beğenip takdir ettim beyefendiyi.

– Kırk yıllık evliliklerini aşkla götüren sevdiğim bir aileye muhabbetlerinin sırrını sordum. Beyefendi “Birimiz bağırdığında diğerimiz mutlaka sustuk. Kim haklı kim haksız diye hiç bakmadık.” dedi.

– Aile, hak davası güdülecek yer değil, katiyen…

– Bu haftayı da yaşanmış küçük bir hikâye ile tamamlayalım.

Maneviyat sultanlarından biri, evlendiği hanımın huysuz ve geçimsiz olduğunu anlamış. Kendine göre bir tedbir düşünmüş.

Hanıma demiş ki:

“Görüyorum ki sen biraz hırçın ve sabırsızsın. Ben de bu hâllere karşı hassas bir insanım. Seninle bir anlaşma yapalım. İkimiz birden kızmayalım. Ben kızınca sen sabret, sen kızınca ben sabredeyim. Böylece birbirimizi idare edip gidelim.”

Hanım da teklifi kabul etmiş. Bu anlaşma sayesinde gül gibi geçinip gitmişler…




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir