Öfkeye Yol Açan Kızgın Halkalar

Öfkeye Yol Açan Kızgın Halkalar

Rasyonel Duygu Terapisi’nin kurucusu Albert Ellise göre öfkeyi besleyen düşüncelerimiz ve olaylara yüklediğimiz anlamlardır. Öfkeli insanlar düşüncelerini ifade ederken cümlelerinde “meli-malı” eki takılmış (yapmalıyım, gitmelisin, gelmeli, vermeli) fiiller kullanırlar. Bu insanlar öncelikle kendilerine ve ilişkide oldukları inanlara yönelttikleri katı inançları ve kesin istekleri gerçekleşmeyince iç dünyalarında kızgın halkalar oluşmaya başlar. Bu halkalar yıkıcı, zarar verici, akla aykırı inançlar ve iç konuşma sözleridir. Beş kızgın halka tipi vardır:

ofke sebebi

1. Olayları kötü olarak niteleyen sözler:

“Ne kötü bir gün! Ne sıkıcı bir hava! Ne dehşet verici bir olay!”

2. Katlanamazlık ifade eden sözler:

“Bu kadınla bir ömür geçirmeye katlanamam! Bu çocuğun gece ağlamalarına katlanamıyorum, kalkıp boğasım geliyor!”

3. Suçlayıcı ve lanetleyici sözler:

“Lanet olsun, bu memlekette yaşanmaz! Allah kahretsin, bu adamların topunu kurşuna dizeceksin!”

4. Kendini değersiz sayan sözler:

“Ben geri zekâlı, beceriksiz bir adamam; benden ne köy olur ne kasaba!”

“Ne kötü kaderim varmış, bütün olumsuzluklar, bütün kötülükler beni buluyor!”

5. Ümitsizlik ifade eden sözler:

“Bu fakirlik, bu mutsuzluk hiç yakamı bırakmayacak!”

“Dünya kötülerle dolu, hep güçlüler kazanıyor, bu asla değişmeyecek, böyle gelmiş böyle gider!”

Novaco Modeli

Klinik çalışmalar, patolojik öfke (kişinin engel olamadığı, başını belaya sokan yıkıcı öfke) için en etkili modelin Novaco Modeli olduğunu göstermektedir. Bu modele göre dış uyaranlar önce bilişsel (düşünce) olarak işlenir. Düşünce duygusal uyanma yol açar. Duygusal uyarımın nasıl bir fiziksel tepkiye yol açacağını olaya yüklediğimiz anlam, kişilik yapımız ve değer yargılarımız belirlemektedir.

Olaya gösterdiğimiz tepki öfke olduğunda dört temel davranış ortaya çıkar: Fiziksel saldırı, sözel saldırı, pasif saldırı ve geri çekilme.

1. Fiziksel saldırı: Öfke anında mala zarar, kavga, yaralama ve öldürme şeklinde gösterilen tepkidir.

2. Sözel saldırı: “Küfür, hakaret, yıkıcı eleştiri şeklinde gösterilen tepkidir.

3. Pasif saldırı: Öfkeyi kendine yönlendirme, küsme ve intihar teşebbüsü şeklinde pasif tepkide bulunmadır.

4. Geriye çekilme: Öfke anında yenilgiyi kabul etme, boyun eğme, susma, geri çekilme, kaçma şeklinde gösterilen tepkidir.

İnsana Verdiğin Değer Kendine Verdiğin Değer Kadardır

Dünya malına, mevki ve makama ehemmiyet vermeyen, bir fakir gibi yaşayan ünlü filozof Diyojen bir gün çok dar bir sokakta mal ve para zenginliğinden başka bir fazileti olmayan kibirli bir adamla karşılaşır, ikisi yan yana geçemeyeceği için birinin yana çekilip diğerine yol vermesi gerekmektedir. Kibirli adam: “Ben sefil ve değersiz bir adamın önünden kenara çekilmem” der. Ünlü filozof: “Ben çekilirim” der, adama yol verir ve ekler: “insana verdiğin değer, kendine verdiğin değer kadardır.”

İnancımıza göre biz insan olarak Allah’ın en büyük ve en değerli sanatıyız. Allah’ın bütün isimleri insanda tecelli etmektedir, insana saygısı olmayanın Allah’a da saygısı tam değildir. Sanata saygısı olmayanın sanatkârına saygısı olur mu? Aşık Yunus ne güzel söyler: «Yaratılanı severiz yaratandan ötürü.» Ekmeğe gösterdiğimiz saygıyı insana göstermiyoruz. Yere düşen ekmeği tekmeleyeni görmezsiniz, ama her gün haberlerde yere düşen insanı tekmeleyen onlarca insan görürsünüz.

Her Şey Beyinde Başlar ve Şekillenir

  • Öğrendiklerinize dikkat edin, düşüncelerinize dönüşür.
  • Düşüncelerinize dikkat edin, duygularınıza dönüşür.
  • Duygularınıza dikkat edin, davranışlarınıza dönüşür.
  • Davranışlarınıza dikkat edin, alışkanlıklarınıza dönüşür.
  • Alışkanlıklarınıza dikkat edin, kişiliğinize dönüşür.
  • Kişiliğiniz ise insan olarak değerinizi gösterir.

Hayatın %10’u başınıza gelenlerden oluşur. Geriye kalan % 90’ı başınıza gelen olaylara nasıl tepki verdiğinize bağlı olarak gelişir. Örnek: Eşiniz ve kızınızla oturmuş kahvaltı yapıyorsunuz. Kızınız çay fincanınıza çarpıyor, bir fincan çay elbisenizin üzerine dökülüyor. Çay fincanının devrilmesinde ve içindeki çayın elbisenize dökülmesinde doğrudan bir rolünüz yok. Sonradan meydana gelecek olaylar sizin tepkinizin şekline göre gelişecektir.

Birinci Senaryo: Sıcak çay elbisenizi kirlettiği için öfkeyle yerinizden kalkıyorsunuz. “Lanet olsun!” diye bağırıyorsunuz ve fincanınıza çarptığı için kızınızı azarlıyorsunuz. Kızınız üzülüyor “özür dilerim anneciğim” diyor ve ağlamaya başlıyor. Eşiniz: “Çocuğa neden bağırıyorsun, bilerek yapmadı ya” diyor. “Bu çocuğu hep sen şımartıyorsun” diye eşini kızıyorsunuz, Yatak odasına gidiyor, elbisenizi değiştiriyorsunuz. Mutfağa döndüğünüzde kızınızı ağlamaktan kahvaltısını bitirememiş ve okul için hazırlanmamış olarak buluyorsunuz. Kızınız servisi kaçırıyor. Eşinizin işe gitmek için hemen çıkması gerekiyor. Kızınızı okula siz bırakmak zorunda kalıyorsunuz.

Hızla garaja iniyorsunuz, arabayı çalıştırıp kızınızı okula bırakmak üzere yola çıkıyorsunuz. Kızınızı okula yetiştirmek ve kendiniz de işe geç kalmamak için 50 km hızla gitmeniz gereken yolu 80 km hızla gidiyorsunuz.

Trafik polisi sizi durdurup hız limitini aştığınız için 120 lira para cezası yazıyor. Kızınızı, 15 dakika gecikmeyle, okul kapısının önünde bırakıyorsunuz. Size teşekkür etmeden ve “hoşça kal” demeden okul binasına doğru koşuyor.

İş yerine 20 dakika gecikmeyle varıyorsunuz. Odanızdan içeri girince, evrak çantasını unuttuğunuzu anlıyorsunuz. Böylece gününüz berbat başlamış, berbat devam etmektedir. Eve gitmeyi dört gözle bekliyorsunuz. Eve vardığınızda eşinizin sevinmediğini, kızınızın boynunuza sarılmadığını görüyorsunuz. Çileden çıkmamak için kendinizi zor tutuyorsunuz. Neden kötü bir gün geçirdiniz?

A) Çay sebep oldu B) Kızınız sebep oldu

C) Trafik polisi sebep oldu D) Siz sebep oldunuz

Doğru cevap D şıkkıdır. Çünkü gününüzün kötü başlamasına ve kötü geçmesine sizin kızarak olaya 5 dakika içinde gösterdiğiniz aşırı tepki sebep oldu.

İkinci Senaryo: Eğer 90/10 sırrını bilseydiniz olay şöyle gelişirdi: Kızınız çay fincanına çarptı, çay elbisenizin üzerine döküldü. Kızınız mahcup oldu, ağlamak üzere. “Tamam, kızım üzülme! Bir dahaki sefere daha dikkatli olursun” diyorsunuz ve canınız daha fazla yanmasın diye ıslak yerin altına bir peçete koyuyorsunuz.

Elbisenizi değiştirmek üzere yatak odasına gidiyorsunuz. Evrak çantanızı alıp dışarı çıktığınızda pencereden kızınızın servis otobüsüne binmek üzere olduğunu görüyorsunuz, geriye dönüp size el sallıyor. Siz ve eşiniz işe gitmek üzere birlikte çıkıyorsunuz. Beş dakika önce iş yerine varıyorsunuz. Çalışma arkadaşlarınıza neşeli bir şekilde selam veriyorsunuz.

Gün aynı olayla (elbisenize çay dökülmesiyle) başladı, ama farklı bitti. Pek çok insan birinci senaryodaki gibi duygu kontrolünü bilmediği ve olaya iyimser yaklaşmadığı için huzursuz olmakta, etrafındakilerin de huzurunu kaçırmaktadır.




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir