Üç kent, üç rehber, üç rota

Üç kent, üç rehber, üç rota

Bayramda evinde kalmayı tercih edenler sakin sokakların keyfini çıkaracak. Yakın yerleri gezmek isteyenler için de alternatifler var. Üç uzman rehber, İstanbul, Ankara ve İzmir’de üçer rota önerdi. Keyifli gezmeler!..

YILIN en uzun tatili Kurban Bayramı’nda evde kaldıysanız üzülmeyin. Şehirde de tatil yapmak mümkün. Ailenizin ve sevdiklerinizle bayramlaştıktan sonra kentin boşalan yollarına atm kendinizi. Kalabalığa karışmadan hem dinlenmek, hem de doyasıya gezmek için bu dönem güzel bir fırsat olabilir. Bu uzun tatilde hep ertelediğiniz tarih ve kültür turlarını yapmanın şimdi tam sırası.

Bayramda tarihi doya doya yaşamak isteyenler şanslı olacak çünkü bu tatil çok uzun, vakit fazla. Müze ve ören yerleri her bayram olduğu gibi bu bayram da sadece birinci gün saat 13.00’a kadar kapalı. Doğada yürüyüş yapmak isteyenler için de serin ormanlar ve parkurlar sizi bekliyor.

Ülkemizin üç büyük şehrinde kalanlara alanlarında önde gelen profesyonel turist rehberlerinden gezi önerileri derledik. İstanbul’da sanat tarihçi ve tanınmış rehber Dr. Sedat Bornovalı’nın, İzmir’de Ege Gastronomi Turizmi Derneği Başkam ve profesyonel turist rehberi Serdar Çelenk’in, Ankara’da ise Rehberler Odası Başkanı Suat Tural’ın üç bayram rotası önerisini veriyoruz.

İSTANBUL
Gezmek için ideal zaman

İstanbul’da kalacaklar için gürültü ve kalabalıktan uzak sakin bir ortamda, hem de trafik derdi olmadan hala keşfedilmeyi bekleyen yerler var. Günübirlik geziler için önerimiz trafiğin rahat olacağı tatilin ortalarındaki günleri seçmeniz.

Eğer kentin suriçi tabir edilen merkezinde gezmek istenirse Sultanahmet ve civarının bayramda çok kalabalık olabileceğini vurgulayan profesyonel turist rehberi ve sanat tarihçisi Dr. Sedat Bornovalı, ayrıca bu çevredeki Topkapı Sarayı ve Ayasofya gibi müzelerin bayramın birinci günü ancak öğleden sonradan itibaren açık olacağını hatırlatıyor.

ÜÇ MİMAR SİNAN ESERİ

-Bu nedenle yine kent merkezinde ancak biraz daha sıra dışı bir güzergahla üç Mimar Sinan eserini gezmenin yerinde bir alternatif olacağını öngören Bornovalı, şöyle diyor:

“Gezimize İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin hemen karşısındaki Şehzade Camii’nden başlayabiliriz. Sinan’ın ‘çıraklık eseri’ olarak tanımladığı bu cami ve çevresini gezdikten sonra Sinan’ın hemen yakındaki ‘kalfalık eseri’ Süleymaııiye Camii’ne doğru devam edebiliriz. Burada Mimar Sinan’ın mezarı da duraklarınızdan biri olabilir. En son olarak Uzunçarşı Caddesi’ni izleyerek denize doğru inip Vezir Rüstem Paşa’nm adını taşıyan bir diğer Mimar Sinan eseri Rüstem Paşa Camii ile bu yürüyüşünüz sona erebilir.

Bu son nokta otobüs, tramvay ve vapura çok yakın olduğu için günlük programa kolaylıkla devam etmek veya evinize dönmeniz mümkün. Normalde son derece yoğun kent yaşamınm bulunduğu bu yürüyüş hattı üzerinde bayram nedeniyle birçok işletme kapalı olacağından tenhalık, mimari fotoğraf çekmek isteyenler için güzel bir fırsat oluşturabilir.”

Bornovalı, gezerken lezzet keşfi yapmak isteyenler için Süleymaniye’de-ki kuru fasulyecileri öneriyor. Lezzet garantisi olan fasulyecilerde tek derdinizin etli mi etsiz mi yoksa pilav üstü mü sipariş edeceğinizin kararını vermek olacağını da ekleyen Bornovalı, bu menüyü hızlı ve ekonomik bir yemek seçeneği sunduğu için avantajlı olarak değerlendiriyor.

BOĞAZİÇİ’NDE DENİZ KEYFİ

İstanbul’da bir başka günü de rehber Bornovalı’nın yeni kitabı üzerine kurguladık. İstanbul’da Boğaz havası almaktan daha güzel ne olabilir ki? Kendisi de bir Boğaz çocuğu olan sanat tarihçisi ve rehber Bornovalı’mn Boğaziçi’nin her iki yakasına sıralanmış tarihî ve kültürel mirası incelikle ve zengin görseller eşliğinde anlattığı kitabı “Boğaziçi’nin Tarih Atlası” bayramda sizin rehber kitabınız olabilir.

Boğaz boyunca görülen tüm ayrıntıları ve birçok başka bilgiyi içeren kitap eşliğinde Şehir Hatları vapuru ile uzun Boğaz turu şehirdeyken şehirden kaçmak için güzel bir fırsat. Anadolu Kavağı’na kadar giden Şehir Hatları özel gezi vapur seferi Eminönü’nden günde iki kez kalkıyor. Bu rehber kitapla Boğaz’ın her ayrıntısını öğrenmek, eskiden var olup bugün var olmayan yapıları hatta planlanmış ama hiç gerçekleştirilmemiş görkemli Boğaz köprülerinin bile izlerini sürmek mümkün ve bu 100’den fazla görsel sayesinde çok zevkli ve kolay. Vapurun Anadolu Kavağı’nda verdiği 2.5 saatlik mola sırasında balık yemek hatta biraz yokuş tırmanmaya razı olanlar için Yoros Kalesi’ne çıkmak ve Üçüncü Köprü manzarasını en iyi şekilde yukarıdan izleme fırsatı da doğuyor.

SERGİLER GÜZERGÂHI BEYOĞLU

Beyoğlu, her gezinizde yeni bir şey keşfedebileceğiniz sanatı, tarihi, kültürü ve alışveriş olanakları ile eşi benzeri olmayan bir bölge. Rehber Bornovalı, bayram için Beyoğlu’nda çağdaş sanat başta olmak üzere sergiler güzergahım öneriyor, istiklal Caddesi çevresinde çok zengin sanat içeriği sunan kurumların çoğunluğunun bayramın birinci günü kapalı olacağını hatırlatan Bornovalı, sözlerine şöyle devam ediyor: “Tophane’deki yıkılan antrepoda bulunan İstanbul Modern geçici olarak Meşrutiyet Caddesi’nde Beyoğlu Belediye Başkanlığı ve Şişhane Metro durağına çok yakın bir noktaya taşındı. Beş kata yayılan üç ayrı sergi neredeyse bütün gün boyunca zaman geçirilebilecek kadar dolu. Pera Müzesi ve aynı kaldırım üzerindeki İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nde ise bu iki binaya birden yayılan ‘İstanbul’da Deniz Sefası -Deniz Hamamından Plaja Nostalji’ sergisi sürüyor. Tam mevsimlik, istiklal Caddesi üzerindeki Merkez Han’da bulunan Ana-med’deki (Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi) sergilerden biri ise ‘Tarihin Merkezine Seyahat: Fotoğraf ve Osmanlı Köklerinin Yeniden Keşfi’ adıyla II. Abdülhamit devrinden bir kesit sunuyor. Sıcak günlerde, bu mekanların klimalı olmasından güç toplayarak biraz daha devam etmek isteyenler için hemen biraz ötede, Galatasaray Meydam’nda Yapı Kredi Kültür Sanat’ın yeniden açıldığını hatırlatalım. Burası Teğet Mimarlık tarafından gerçekleştirilen bu kapsamlı yenileme için bile görmeye değer, içeriği ise ekstra bir keyif.”

istiklal Caddesi kuşkusuz yemek seçenekleri konusunda sınırsız bir güzergah. Sergilere uğramışken Merkez Han’da Anamed’in içerideki asansörle ulaşılan teras katındaki Divan Brasserie’yi yemek molası için öneren Bornovalı, buranın istiklal Caddesi’nde çok göze çarpmayan ve sessiz ancak çok rafine bir nokta olduğunun altını çiziyor. Görkemli bir manzarayı tarihi Mısır Apartmam’mn teras katında sunan 360 Restoran’ı da, öğleden sonra 14.00’ten itibaren soluklanmak için Beyoğlu klasiklerinden bir tanesi olarak hatırlatıyor.

ANKARA
Üç ilçede üç ilginç rota

Bayramda başkent Ankara’nın merkezinde birçok yer ziyarete kapalı ama çevresi oldukça zengin gezi seçenekleriyle çevrili. Ankara Rehberler Odası Başkam Suat Tural, Çamlıdere, Güdül ve Çubuk’u tavsiye ediyor. Üçü de doğal güzellikleri ile öne çıkan bu ilçeler, günü birlik piknik veya yürüyüş yapmak, yanı sıra tarihi ve kültürel havayı solumak için ideal.

BAŞKENTTEKİ DOĞU KARADENİZ

Çamlıdere, Ankara’nın kuzeybatısında yer alan müze cenneti bir ilçe. Başkente 95 km uzaklıkta. E-5 Karayolu ve TEM Otoyoluyla 45 dakika. Esenboğa Havaalanı’na ise bir saat uzaklıkta. Etlik’ten kalkan belediye otobüsleri ile de ulaşmak mümkün. Profesyonel turist rehberi Suat Tural’m tavsiyesi özel araçla giderek Çamlıdere’nin güzelliğini sindire sindire yaşamak yönünde. Çünkü ilçenin sınırları içerisindeki Aluç-dağı Milli Parkı’na gidebilmek için mutlaka araç gerekiyor.

Çamlıdere’nin Türkiye’nin müze olarak en zengin ilçesi olduğunu söyleyen Suat Tural, bu müzeleri şöyle sıralıyor: Oyun ve Oyuncak, Doğa ve Hayvan, Kültür Evi ve Etnografya, Kutsal Emanetler, Şeyh Ali Se-merkandi, Tarım ve Terazi Müzeleri.

Suat Tural, Çamlıdere’nin tarih ve kültür varlığı zenginliğinin yanı sıra doğal güzellikleri ile de bir çekim merkezi olduğunu vurgulayarak, “Aluçdağı ve Çamko-ru Milli Parkları tam bir cennettir” diyor. Ankara’da Doğu Karadeniz yeşili görmek isteyenleri buraya davet eden Tural, yaylalar ve yürüyüş yolları da olduğunu anlatarak, yazın bu sıcak günlerinde serin yürüyüşler yapmanın mümkün olduğunu ifade ediyor.

Çamlıdere’de 17 farklı yürüyüş rotası > mevcut. Zümrüt gibi bir yeşilliğin hâkim jğ olduğu Aluçdağı, Çamkoru, Benli, Bakır- g lı, Yediörcn, Yağlıcaaluç, Kirazlı, Kapaklı, Buğralar, Avşarlar, Meşeler yaylaları, gerçekten bozulmaya yüz tutmuş tabii zenginlikler içinde orijinal yapısı ile ender güzellikleri saklayan ve her mevsim farklı görüntüler sunan özelliklere sahip.

Aluçdağı Milli Parkı’nda küçük çaplı bir macera parkında yer aldığını aktaran Tural, her yaştan kesim için etaplar bulunduğunu kaydediyor. “Çocuklar ve yetişkinler için uygun etaplar var” diyen Tural çocuklar için bir de ‘survivor’ parkuru bulunduğunu aktarıyor. Tural, “Tüm güvenlik önlemleri mevcut, ebeveynlerin içi rahat olsun” bilgisini de ekliyor.

Macera parkında dev salıncak, tırmanma duvarı, ip merdiven ve ağaçlar arasında yerden dört metre yükseklikte geçişler sağlayacak ip parkurları, Zepline, Postacı yürüyüşü, ip tırmanma, trapez, yatay yaşam hattı, tahterevalli, yerden dört metre yükseklikte asma köprü ve daha birçok farklı oyun ve etkinlik bulunuyor.

GÜDÜL KAYA YAZITLARI

Güdül’ün Sorgun Tabiat Parkı’yla bilindiğini söyleyen rehber Tural, her AnkaralInın buraya mutlaka gitmesi gerektiğini savunuyor.” Herkes Abant’ı, Gölcük’ü bilir ama Sorgun Göleti o kadar rağbet görmez, Oysa ki Sorgun neredeyse bir Abant kadar” diyen Tural şu bilgileri veriyor:

“Ankara-Beypazarı yolundan Güdül sapağına girildiğinde Sorgun Göleti’ne ulaşabilirsiniz. İstanbul otobanı üzerinden ise Yeşilöz istikametine girilerek gidiliyor. Gölet çevresinde günübirlik piknik mümkün. Çam ormanları ile kaplı bu alan bol oksijenli havası ile en çok tercih edilen yerlerden. Güdül’ün doğal güzelliklerinin yanı sıra kaya yazıtları ile tarihi zenginlikleri de mutlaka gezilmeli. Salihlcr Mahallesi’nde yer alan Deliklikaya yazıtlarının, Türk tarihine ışık tutan motifler olan Anadolu’daki ilk yazılı ‘tamgalar’ olduğu düşünülüyor. Bunların yakınlarında da eski tip Türk mezarları olan kurganlar bulunur. Aralarında oldukça büyük kurganlar vardır, örneğinin birinin çapı 35 metreyi bulur. Bunları yere açılmış bir mezarın üstünün taşlarla kapanması olarak tanımlayabiliriz. 35 metre çapında yuvarlak bir alanı kapladığını düşünün, işte bu devasa yapılar birer anıt mezardır. Konuyla ilgili çekilmiş birçok belgesel var. Bu kaya resimleri ve kurganların tarihinin 5 bin yıl öncesine ait olduğu tahmin ediliyor.

Açıkhava müzesi niteliğindeki bu bölgeye arabayla gidilemiyor, Salihler köyünden geçerek ancak yürüyerek ulaşabilirsiniz. Yürüyüş yolu doğal güzelliklerin tadını çıkarmak için ideal. Burada yer alan Mnizos Antik Kenti, bölgenin görülmesi gereken yerlerinden. Tarihi bilinen en eski hamam yapısı. Anadolu Medeniyetleri Müzesi kazılar yaparak, yeraltı kaynak sularından faydalanarak inşa edilmiş bu hamamı ortaya çıkardı. Antik kentte kazı çalışmaları halen devam ediyor.

Güdül’ün sokakları ve evlerinden de söz etmeliyiz. Toprak damlı, genellikle iki katlı olan kerpiç evler, camii, çeşme ve işyerleri sit alanı kabul edilerek koruma altına alınmış durumda.

ÇUBUK KARAGÖL’DE YÜRÜYÜŞ

Ankara’nın turşusuyla meşhur Çubuk ilçesinde yer alan Karagöl Tabiat Parkı da rehber Suat Tural’ın önerdiği gezilecek yerler arasında. 10 hektarlık bir alanı kaplayan bu doğa güzelliği, Ankara şehir merkezine yaklaşık 75 kilometre uzaklıkta. Karagöl’de piknik, doğa fotoğrafçılığı ve yürüyüş gibi aktiviteler yapmanın mümkün olduğunu kaydeden Tural, şunları söylüyor:

“Karagöl, bir krater gölü. Keyifli, piknik yapmaya da uygun; çevresinde yürüyüş yolları tamamlanmış, üstelik Ankara merkeze de yakın bir nokta. Mürted Ovası ve Çayı’nı da buradan görmek mümkün. Bu mevsimde ağaçların gölgesinde serinlemek harika olacaktır.”

Çubuk Belediye Başkan Yardımcısı Zeki Metin ise, Karagöl’e gelmeden önce Ankara Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün bastığı yürüyüş yolları kitabının edinilmesini tavsiye diyor. Metin, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin geçen yıl Karagöl’de bir yıl çalışma yaparak yürüyüş yollarını yeniden düzenlediği bilgisini veriyor.

İZMİR

İzmir’e gelenler genellikle kentte kalmadan, Çeşme, Foça veya Kuşadası’na geçerler. Ancak İzmir 8 bin 500 yıllık tarihi ile didik didik gezilmesi gereken gerçek bir tarih hâzinesi. Sadece Kemeraltı bile sizi en az bir gün oyalayacak çekiciliğe sahip. 600 yıllık bu çarşının dükkanları, hanları, restoranları ve tarihi yapıları ile dünyanın en eski ve büyük çarşılarından olduğunun altını çizen Ege Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı ve profesyonel turist rehberi Serdar Çelenk şunları ifade ediyor:

KEMERALTI’NI GEZMEDEN OLMAZ

“Kemeraltı’nın bir tarafında Tarihi Saat Kulesi’nin bulunduğu Konak Meydanı, diğer tarafta Roma dönemi antik pazar yeri Agora bulunuyor. Kemeraltı size sadece günümüzün yaşantısını değil, aynı zamanda 2 bin 400 yıllık semt tarihini de yaşatır.

Deniz kenarında, Kordon boyunda yapacağınız bir yürüyüşü, Karşıyaka’ya yapacağınız bir vapur yolculuğu ile kolaylıkla birleştirebilirsiniz. Tarihi Bornova ilçesinde de Kağıt ve Kitap Sanatları Müzesi, Arkas Deniz Müzesi, Etnografya Müzesi, Levanten Köşkleri ve Uzun Çarşı ile en az yarım gününüzü mükemmel bir şekilde geçirebilirsiniz.”

URLA YARIMADA TURU

Rehber Çelcnk’e göre, İzmir’de kalıyorsanız, günübirlik yapacağınız Urla – Yarımada Turu size ilginç deneyimler yaşatabilir. Urla’nm İzmir’e sadece yarım saat uzaklıkta tarih, doğa ve sağlık ile anılan güzel bir ilçe olduğunu anımsatan Çelenk, “İlçe deniz kıyısında bulunan Urla İskele ve yukarı yamaçta bulunan Urla Merkez’den oluşur” diyerek sözlerini şöyle sürdürüyor:

“İskele yerleşiminde sahilde bulunan restoran ve kafelerde güzel zaman geçirilebilir. Bunun yanında 2 bin 600 yıllık Klazo-manei Zeytinyağı İşliği, Kiklat replika antik tekne yapım atölyesi de gezilebilir. Kıyıya çok yakın ve bir yolla bağlı Karantina adası Tahaffuhane ve antik kalıntılara ev sahipliği yapıyor. Birkaç kilometre ileride bulunan Çeşmealtı Mahallesi de aynı şekilde yeme-içme cennetidir. Yukarıda bulunan Urla ilçe merkezinde ise Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden kalan Hamam ve Camiler, Malgaca tarihi arasta pazar yeri, Köprübaşı, tarihi evleri ile Sanat Sokağı ilginizi çekecektir.

Şafak Lokantası, Beğendik Abi, Merkez Lokantası, Lale Katmercisi buradald lezzet duraklarının başında geliyor. Sağlıklı zeytinyağlı yemeklerin en lezzetlilerini buralarda tadabilirsiniz. Urla’dan sonra otoyolu kullanarak Çeşme ve Alaçatı’ya ulaşabilir, burada tarih ve lezzetlerin peşine düşebilirsiniz.”

BERGAMA VE KOZAK YAYLASI

İzmir’in kuzeydeki sınır ilçesi Bergama’ya 110 km’lik bir yolla ulaşılıyor. Çelenk, toplu taşıma araçlarını kullanmak isteyenlerin, İzban demiryolu ile önce Aliağa’ya, oradan da belediye otobüsü ile Bergama’ya rahatlıkla ulaşabileceğini belirtiyor. Bergama’nın hem antik çağdan, hem de Selçuk-lu-Osmanlı döneminden kalan tarih mirası ile öne çıkan çok ilginç bir ilçe olduğunu anlatan Çelenk, tur önerilerini şu şekilde sıralıyor:

“Özellikle pazarlarından birine denk gelirseniz, burada zamanın durmuş olduğu hissine kapılabilirsiniz. Tepede, 350 metre yükseklikte, teleferik veya karayolu ile ulaşılabilen Bergama Akropol’ü, hemen aşağıda, Roma dönemi Mısır tanrılarına adanan tapınak Kızıl Avlu, şehrin batısında, merkezden 850 metre uzaklıkta bulunan, ölümün giremediği Asklepion sağlık merkezi ve yerleşimin merkezinde Arkeoloji ve Etnografya Müzeleri sizi tarihe doyuracak. Kentin çok bozulmamış tarihi dokusu, Osmanlı döneminden kalma arastası, tarihi çınarları ve ahilik geleneğini sürdüren esnafı ile Bergama’nın çok farklı bir yer olduğunu göreceksiniz.

Bergama tulumunu, leblebisini ve domates soslu patlıcan yemeği çığırtmasını mutlaka tadın. Yüz yıllık 25 metre boyundaki fıstık çamları ile Kozak yaylası da, rahat ve kısa bir yolculukla ulaşabileceğiniz doğanın bir hediyesidir.”

Özlem Kapar Bayburs




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir