Mutluluğu Eşinde Ara

Mutluluğu Eşinde Ara

– Gözün karından başkasını görmesin, diyorsunuz yani.

– Mevzuya bir Nasreddin Hoca fıkrası ile başlamak istiyorum.

Nasreddin Hoca’nın, büyük boynuzlu, koca bir öküzü varmış.

Karısına dermiş ki:

“Ah hatun, şu öküzün iki boynuzunun arasına otursam da dolansam ne kadar keyifli olurdu…”

mutlu es

Bir gün öküzün yere eğilmesini fırsat bilen hoca, öküzün iki boynuzunun arasına oturuvermiş. Ama öküz hemen kalkıp Hoca’yı yere vurmuş. Hocanın aklı başından gitmiş. Bir müddet sonra kendine gelip, gözünü açıp bakmış ki karısı başında oturmuş ağlıyor.

“Ağlama hatun…” demiş, “Çok zahmet çektim ama hevesimi aldım…”

– Kıssadan hisseyi anladım.

– Bazı heveslerin sonu felakettir. Herkes her şeyden hevesini almaya kalkarsa dünya yaşanmaz olur. Hoca yine ucuz kurtulmuş. Bu bir öküz değil de kadın meselesi olsaydı bu kadar ucuz kurtulamazdı.

– Bu meseleye bir heves olarak mı bakıyorsunuz?

– Çoğu zaman öyle değil mi? Günümüzde herkes yapıyor, ben niye geri kalayım, arkadaşlara anlatacak hikâyem olsun gibi bir hevesle eşini aldatan erkekler olduğunu duyuyoruz. Bunlar erkeklerin itirafı.

-Aşk olamaz mı?

– Aşk olabilir tabii. Ama aşktan çok, tuzaklar var. Eskiden evin dışı kadınlar için tehlikeliymiş ama günümüzde erkekler için daha da tehlikeli. Erkeklerin dikkatli olması lazım. Hani çocuklar evden yalnız başlarına bir yere gidecekleri zaman onlara “Şeker veren olursa, seni annen bir yerde bekliyor diye söyleyen olursa sakın kanma!” diye tembihler edilir ya, işte artık erkekleri de sabah işe gönderirken “Her gülüşe, her bakışa aldanma, sahtesi çok, evin dışında başka yerlerde kimseyle bir şey yeme, zehirlenirsin, güzele bakıp kanma, kimsenin verdiği gazozu içme…” gibi ikazlarla sıkı sıkı tembihlemek gerekiyor sanki.

Ferhat epeyce güldü bu esprime.

– Bence ciddiye al. Erkekler için tehlike her tarafta kol geziyor. Arkadaşım anlattı. Minibüste on yedi, on sekiz yaşlarında iki genç kız oturmuşlar, konuşuyorlarmış. Kızlardan biri şöyle diyormuş: “Ay ne uğraşacağım bekâr erkekle, her şeyi ayrı bir dert. Bulacaksın parası çok, evli bir adam, üç gün sonra attıracaksın karısını, konacaksın hazıra. Ev hazır, iş var, para var. Atarsın önceki eşyaları, dayar döşersin evin içini, keyfine bakarsın. Ayrıca adamla yaş farkın olursa daha iyi olur, karşında mum olur. Bu devirde bekâr erkeğin nazı çekilmez.”

– Korkunç bir şey bu. Gencecik kızların hayallerine bakm.

– Kim bilir kaç erkek bu tuzaklara düşüyor? Bir genç kız kendine iltifat edince, aklı başından gidiyor, sevindirik oluyor; fakat aklı başına geldiğinde artık çok geç oluyor. Ailesi dağılmış oluyor, yeni eşi ile de mutlu olamıyor, eski eşine dönemiyor.

– Ailesi dağılmasa bile aldatıldığını duyan karısı ile arası bozuluyor.

– Kadınların en affedemedikleri meseledir aldatılmak. Kadın ya ayrılır ya da evliliğine devam eder; ama eşini affetmez. Eş ve çocuklar hevesler için risk edilmeyecek kadar değerlidir. Erkek önce ve yalnızca eşiyle mutlu olmak için uğraşmalı. Başka kadına göstereceği sevgiyi, özeni kendi karısına gösterse, büyük ihtimalle onunla da mutlu olacaktır. Erkek başka bir kadına dökeceği dilleri, alacağı hediyeleri, çekeceği mesajları kendi karısına yapsa, karısı etrafında pervane olur.

– İşin kötüsü, söylediğim gibi dışarısı çok cazip. Kadın, biz erkeklerin en büyük zaafı. Evin dışında, sokakta, iş yerlerinde, bakımlı ve çekici kadınlar aklımızı karıştırıyor. Açıkçası ben karımdan görmediğim alakayı dışarıda çok rahat görüyorum. Kadınların da evde eşlerine cazip görünmek için gayret etmeleri gerekmiyor mu?

– Haklısın, ama o kadının atacağı adım. Bunları Şirinle konuştuk. Onun bütün adımları birden atmasını beklememek lazım; ama ben onun, öğrendiklerinin hepsini zamanla yapacağına, adımları tamamlayacağına inanıyorum. Şimdi biz senin adımlarını konuşuyoruz. Sen kendini tehlikeden nasıl koruyorsun, onu konuşalım.

– Ben kendime bir formül buldum. Arkadaşlarınım başına gelenlerden ders aldım. Hiç yaklaşmıyorum. Arkadaşlarımın ilişkileri, “Bir kahve içmekle ne olacak, sadece bir yemek yiyeceğiz, devamını düşünmüyorum.” gibi küçük adımlarla başladı. Eskiden bir kahve içmenin kırk yıl hatırı olurmuş, şimdi bir kahvenin kırk ton derdi oluyor.

– Kendilerini kaptırıp gidiyorlar değil mi? Kadın ve erkek ateşle barut gibidir, her an alev alabilir. İşin tehlikesini aslında iki taraf da başlangıçta hissederler ama ya kendilerini kontrol edebileceklerini düşünürler ya da kendilerini kandırırlar. En iyisi hiç yaklaşmamak. Duyguları zapt etmek çok zor çünkü. Bir müddet sonra vaziyet kontrolden çıkar.

– Çok haklısınız. Size yüzde yüz katılıyorum.

– Bu haftalık da bu kadar.




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir