Hastalıklar Psikolojimizi Nasıl Etkiliyor?

Hastalıklar Psikolojimizi Nasıl Etkiliyor?

Hasta olmak düşüncesi sizi korkutuyor mu? İster basit bir rahatsızlık olsun, ister uzun tedavi süresi gerektiren zorlu bir süreç, hastalıkların ruh halimizi olumsuz etkileyebildiği bir gerçek. Önemli olansa bu etkileri görmek, tanımak ve dengede kalmak!

Hasta olmak veya yakın çevremizde bir hastalık öyküsünün var olması hayata bakışımızı farklı farklı etkileyebiliyor. Kimi aile öyküsünde var olan hastalıklar nedeniyle “hastalanabilirim” fobisi yaşarken anı ıskalıyor. Kimi “Acaba başımıza gelse biz bu kadar güçlü durabilir miyiz?” dedirterek umutsuzluğa kapılmadan, ‘ah vah’ yapmadan, hastalıkların içinden geçip, adete acılardan güçlenerek çıkıyor. Bazıları da aile bireylerinin hastalıklarında desteğini esirgemeyip var gücüyle çabalarken, kendini unutup depresyonla tanışıyor. Hastalıklardan korkmak ve psikolojik olarak etkilenmek kişinin tetikte kalmasını ve tedbir almasını sağladığı sürece gerekli elbette ancak bir takıntıya dönüştüyse önlem almak şart. Peki yaşanan durumların ne kadarı normal, ne kadarı değil? Hastalık psikolojisiyle ilgili aklımıza takılan tüm soruları Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi’nden Psikolog Reyhan Algül ile konuştuk.

HASTALIKLAR SIRASINDA YAŞANAN ÜZÜNTÜ, UMUTSUZLUK, KAYGI, STRES GİBİ DUYGULARLA NASIL BAŞ EDİLEBİLİR?

Hastalık tanısı almış olmak birçok kişi için oldukça zorlu ve psikolojik açıdan da yıpratıcı bir süreç olabilir. Hastalar, tam, tedavi ve hastalığın ileri evrelerinde çeşitli ve değişkenlik gösteren ruhsal ve davranışsal tepkiler gösterir. Bazı tepkiler normal hatta uyuma yöneliktir.

Kişi yaşanabilecek ruhsal değişimlere ya da ortaya çıkabilecek sıkıntılara karşı ne kadar bilinçli olursa, bunlarla başa çıkabilme kapasitesi de o kadar artacaktır. Üzüntü, umutsuzluk, korku gibi duygular güçlü ya da güçsüz olmak gibi bir durumla ilgili değildir. Bunları herkes hissedebilir.

HASTALIK BERABERİNDE DEPRESYONU DA GETİRDİĞİNDE KİŞİLERE NELER ÖNERİYORSUNUZ?

Beden ve ruh sağlığı bir bütündür. Birindeki sıkıntı diğerini de etkileyebilir. Depresyon tanısı, ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı olan psikiyatri doktorları tarafından konulmalı. Eğer kişide hastalığına bağlı bir depresyon geliştiyse ya da halihazırda devam eden bir depresyonu varsa, mutlaka öncelikle bir psikiyatri uzmanından yardım alınmalı. İlaç tedavisi gerekiyorsa bunu düzenlemek psikiyatri doktorunca yapılmalı. Bir psikologtan psikolojik destek almak da hastaya büyük yarar sağlar. Psikiyatri tedavisi ve psikolojik destek birbirini güzel bir şekilde bütünler ve hastanın bu süreci psikolojik olarak daha sıkıntısız ya da en az sıkıntı ile geçirmesini sağlar.

KANSER, KALP, ASTIM, DİYABET GİBİ YAŞAM KALİTESİNİ OLUMSUZ ETKİLEYEN VE TEDAVİ SÜRECİ ZAMANA YAYILAN HASTALIKLARDA PSİKOLOJİK DESTEK ALMAK ŞART MI?

Psikolojik desteğe sadece hastalık döneminde ya da zorlu günlerde değil, günlük hayatta da ihtiyaç duyulabiliyor. Sadece büyük şehirde yaşamak bile psikolojik destek almak için yeterli bir neden olabilir. Unutmamalı ki ruhsal iyilik hali, fiziksel rahatsızlıkların iyileşmesinde önemli katkı sağlıyor.

AİLE İÇİNDE VEYA YAKIN ÇEVREDE SAĞLIK PROBLEMLERİ YAŞAYAN KİŞİLERİN VAR OLMASI BİREYLERİN PSİKOLOJİSİNİ NASIL ETKİLİYOR? KİŞİ ÇEVRESİNDEKİLERE DESTEK OLMAYA ÇALIŞIRKEN NELERE DİKKAT ETMELİ?

Hastalık aileyi bir sistem olarak etkiler. Hasta kadar yakınları da bu süreçten etkilenir. Değişen roller, uzun süren hastane süreçleri, olası bir kayıp gibi durumlarla başa çıkmaya çalışan hasta yakınları bir yandan da hastaları için her şeyin en iyisini yapmaya gayret ederler. Hasta yakınları olarak hastanıza moral vermeniz çok önemli ancak bazen onları zorladığınızın farkında olmalısınız.

Aşırı motivasyon, demoralize eder.

Bazen sadece susup onu dinlemek veya yanında olmak bile sözcüklerden daha fazla değer taşır. “Bunu yeneceksin” diye moral vermek isterken hastanıza baskı yapabilirsiniz. Hastalığı ile başa çıkmaya çalışan kişi, yakınlarının verdiği morali içinde hissedemediği için kendini suçlamaya başlar. Gerçekçi bir yaklaşım ve “ben yanındayım” demeniz yeterlidir. “Spor yapmaya başla”, “Hemen bir hobi edinmelisin” gibi hastanın işine yarayacak etkinlikler hasta yakınları tarafından bir baskı aracına dönüştürülmemeli. Bazen aileler ve yakınlar “sen kendine bakmadın” diye kişiyi suçlayabiliyorlar ancak artık tanı almış birine bunu söylemenin hiçbir anlamı yok. Suçlamak yerine desteği hissettirmek en güzeli.

PEKİ KİŞİ KENDİSİ İÇİN NELER YAPABİLİR?

Hasta yakınlarının kendi duygularının farkında olması, kendi tükenmişlikleriyle başa çıkabilmesi açısından faydalı olur. Hasta yakınlarının ortadaki yükü paylaşmaları da önemli. Hasta yakınları bazen kendilerinden adeta vazgeçer. Bu, doğru bir tutum değil. Unutmayın, hem sizin kendinize, hem de hastanızın size ihtiyacı var. Bu yüzden kendi psikolojinizi önemsemeli ve gerekiyorsa mutlaka psikolojik destek almalısınız.

KANSER FOBİSİ KANSERDEN DAHA YAYGIN! BU FOBİ İNSANLARI NASIL ETKİLİYOR?

İnsanın hayatta kalması için korku gerekli olan duygulardan biri. Çünkü kişinin tetikte kalmasını ve tedbir almasını sağlıyor. Bu da yaşamın devamlılığı için gerekli. Kanser olmaktan herkes korkabilir ama eğer bu aşırı hale gelmişse ve kişi sürekli bunu düşünüyorsa o zaman bu, bir fobi haline dönüşmüş demektir. Kanser hastalıklarının artması ve basın yoluyla bunlardan daha çok haberdar olmamız, internet vasıtası ile çok daha fazla insanın hayatını takip etmenin yaygınlaşması ile birlikte kanser fobisinde büyük artış yaşandığı bir gerçek. “Karsinofobi” adı verilen kanser olma fobisi, kişinin kanser olmaktan aşırı derecede korkması ve zihninin sürekli bu konu ile meşgul olması anlamına geliyor. Karsinofobisi olan kişiler bu korku yüzünden hayatı kendilerine ve yakınlarına zehir edebiliyor. Bu fobi yüzünden kişi, normalde yaptığı şeylerden ve aktivitelerden kaçabiliyor, kendi hayatını kısıtlayabiliyor ve hatta başka şeylere konsantre olamayabiliyor. Bu durumda da gittikçe daha mutsuz hissedip yaşama sevincini yitiriyor.

SON OLARAK HASTALIK HASTALIĞINDAN DA BİRAZ BAHSEDELİM. HİPOKONDRİYAZİS NEDİR?

Halk arasındaki adıyla “hastalık hastalığı”, tıbbi olarak hipokondriyazis; kişinin vücut belirtilerini yanlış yorumlamasına bağlı olarak, ciddi bir hastalığı olacağı korkusunu ya da ciddi bir hastalığı olduğu düşüncesini taşıyıp durması ve yeterli tıbbi değerlendirme yapılmasına, güvence verilmesine rağmen bu düşüncelerin sürüp gitmesi ile karakterize bir hastalık. Genelde 20-30 civarında başlar ve şiddeti gittikçe artar. Bu kişiler sürekli doktor doktor gezerler, gitmedikleri branş yok gibidir. Özellikle kalp, kanser, hepatit ve AIDS gibi hastalıklara yakalanmaktan korkarlar ve bunlara yakalandıklarını düşünürler. Hastalıkla ilgili aşırı ısrarları; hekimlerini ve yakınlarını bunaltmalarına neden olur.

HASTALIK HASTASI OLANLARIN TEMEL DAVRANIŞLARI ŞO ŞEKİLDE SIRALANABİLİR:

  • Bir hastalıkları olmadığına ikna edebilmek son derece zordur.
  • Hasta olmadıklarına dair kanıtlar sunduğunuzda, size tersini kanıtlamaya çalışırlar.
  • Aile üyeleri ve en yakınlarının sağlıkları için endişelenirler ve onları da doktora gitmeye zorlarlar.
  • Tıpla ilgili gelişmeleri, haberleri yakından takip ederler.
  • Kendilerinde bir belirti olup olmadığını anlamak için sık sık vücutlarını kontrol ederler.
  • Doktorların tahlil istemesinden memnun olurlar.
  • Hastanelerde fazla vakit geçirirler. Çok sık doktor değiştirirler. Doktorla bilgi yarışına girebilirler.
  • Sağlık konusunda fazlaca para harcarlar.
  • Bir hastalık duyunca bunu hemen araştırma ihtiyacı hissederler. İnternet ve internet sitelerindeki forumlar başlıca bilgi kaynaklarıdır.
  • Sohbetlerinin ana konusu sağlık ve hastalıklardır.

PEKİ HASTALIK HASTALIĞININ NEDEN ORTAYA ÇIKIYOR?

Bu hastalığın nedeni tam açıklanamamakla birlikte bu kişilerin beden duyumlarına karşı hassasiyet yani vücuttaki en ufak bir değişikliği bile fark etme yeteneklerinin fazla oluşu, çocukluk çağı travmaları, ihmal edilmiş ve yeterince sevgi görememiş olmak, bilinçaltı çatışmaların fazlalığı ile takıntılı kişilik yapısı gibi nedenlerden bahsediliyor.Tedavisi içinse farkındalıkve psikolojik destek almak öneriliyor.

Burçin öztınaz




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir