Romantizm Hakkındaki Bütün Bildiklerini Unut

Romantizm Hakkındaki Bütün Bildiklerini Unut

Romantik sözler, romantizm nedir, romantizm resimleri, romantizm sanat akımı, romantizm özellikleri, edebiyatta romantizm, romantizm akımı.

Şirin ikinci haftada ikinci adıma da itirazla başladı.

– Yapmayın yaa, bunu söylemeyin işte. Romantizm olmayınca hayatın ne tadı olur?

– Haklısın, romantizm güzel ama romantizm hareketi yüzünden romantizm fazla sulandı, cıvıklaştı.

– Aradaki fark nedir, anlayamadım.

– Romantizm hareketi 19. yüzyıl başlarında akılcılığa karşılık hayali ön plana alan bir edebiyat cereyanı iken roman ve şiirlerin tesiriyle kısa zamanda kadınlar tarafından sahiplenilen bir duygu hareketine dönüştü. Çünkü romantizm hareketi, kadınları en hassas noktasından, kalbinden, aşk silahı ile vurdu. Feminizmden sonra aileye vurulan ikinci darbe romantizm hareketi ile olmuştur.

– Fazla romantizmin ne zararı olur ki?

– Medya romantizmin borazanı olarak çalıştı. Hele televizyonun icadından sonra romantizm kadınların aşk ve evlilikteki bütün ölçülerini değiştirdi. Söylediğim gibi kötü olan romantizm değil, romantizmin fazlası, günümüzdeki sulanıp cıvıklaşmış hâli ve erkeğin üstüne zoraki yıktığı vazifeler. Televizyon sayesinde hayallerden fırlamış gerçeküstü erkekler, kadınların kafasını bozdu.

– Bu tespitinizde haklısınız. Oradaki aşklara baktıkça insanın içi gidiyor. Tıpkı Ferhat’la yüzyıllar önce yaşadığımız gibi… Şimdi öyle aşklar sadece filmlerde var galiba.

Romantizm ask

– İşte televizyonun zararını sen de dile getirdin. Zaten televizyon aile muhabbetinin önünde başlı başına en büyük engel. Varlığı ile ailenin zamanını çalıyor. Muhabbetin en büyük düşmam. Eşlerin birbirleri ile sohbet ve muhabbetine engel oluyor.

En büyük kötülüğü de dizilerle, filmlerle hatta reklamlarla insanlara bir yandan feminizm aşısı yaparken bir yandan da romantizm hapı yutturmaya çalışması… Oysa bu iki madde bir araya gelince sağlıklı bir bünyeyi bozar.

– Niye feminizmle romantizm anlaşamıyor?

– Feminizm kadınlara “Sen erkeklerle eşitsin, kadın gibi olma, erkek gibi ol, özgür ol, çalışıp kariyer yap; sen de güçlüsün, erkeklerin yaptığı her şeyi yapabilirsin.” diyor.

Romantizm ise “Hayatında hiç bitmeyen, azalmayan, büyük bir aşk olacak. Sevdiğin adam seni ölesiye sevecek, seni hiç aklından çıkarmayacak, hoşsohbet, yakışıklı, paralı ve sana sürprizler yapan, anlayışlı, kibar bir erkek olacak.” diyor.

Feminizmle erkekleşmiş bir kadını, adam nasıl bu kadar sevebilsin, nasıl ona bu kadar kibar olabilsin?

Çizilen tablo ise şu: Erkek gibi bir kadın ve karşısında kadın gibi bir erkek.

– İşte buna katiyen katılmıyorum. Romantik erkek, kadın gibi erkek demek değildir. Romantik erkek, kadın ruhundan anlayan, kibar erkektir.

– Şirinciğim, beni yanlış anladın. Tabii ki dozunda romantik bir erkek kadın gibi olmaz, hem de tam erkek gibi olur. Benim söylemek istediğim şu ki romantizm cereyanıyla gelen romantizm salgınında, erkekten beklenen şeyleri yapmak, daha çok kadın fıtratına uygundur.

– Aşırı ne bekleniyor ki?

– Eşini düşünüp sık sık aramak, sürprizler yapmak, hususi günleri hatırlayıp hediye almak, mum ışığında baş başa yemek planlamak gibi davranışlar hayatın içinde detay noktalardır ve detaylar kadın tabiatına daha uygundur.

Fakat dizilerde bu işler erkeklere yüklendiği için, erkeklerin bu günleri hatırlamaması, erkeği; kaba, düşüncesiz erkek mevkiinde bırakmış ve ailelerde hususi günleri bir kâbusa çevirmiş hâlde.

– Bu tahlilde de haklısınız. Geçen yıl Ferhat evlilik yıldönümü-müzü hatırlamadığı için çok üzüldüm. Açıkça söyleyeyim, ben şöyle düşünüyorum: “Kocam evlilik yıldönümümüzü hatırlamadığına göre artık beni sevmiyor, evliliğimize de değer vermiyor.”

– Romantizm üzerinden kafa yürütüyorsun. “Kocam evlilik yıldönümümüzü hatırlamıyorsa, katiyen beni artık sevmiyordur.” Ne alaka, adam işin gücün derdinden unuttu gitti. Sen hatırla, sen hatırlat, organizasyonu sen yap, o da sen de mutlu bir akşam geçirin.

– Fakat hatırlayan erkekler var.

– Hatırlayan erkekler vardır tabii. Fakat kaç erkek gönlüyle kıymet verdiği için hatırlıyor, kaç erkek karısının şerrinden korktuğu için hatırlıyor? O ayrı bir mesele.

Dizilerdeki erkekler unutmazlar hususi günleri. Her akşam ekran karşısında saatlerce bu dizilere bakan kadınlar, gerçekle hayali ayırt edemez hâle geliyorlar. Zaten insan beyni gerçekle hayalin aynı derecede tesirine giriyor. Gerçek ve hayal, şuurumuzda ve şuuraltımızda çoğu zaman aynı çehreye bürünür, bir sıfatta görünür.

Televizyon sayesinde kadınlar dizi kahramanı gibi bir erkekle yaşamak istiyorlar. Bunu bulamayınca kocalarını dizi kahramanlarına benzetmeye çalışıyorlar. Tabii ki netice büyük bir hüsran oluyor. Ailelerde kadınlar mutsuz, erkekler kırgın.

– Ama gerçek hayatta bulamadığımız yahut bulup da kaybettiğimiz aşkları orada seyretmek biz kadınları mutlu ediyor bence.

– Tam aksi, mutsuz ediyor. Orda seyretmek insana yetmiyor, herkes hayatında aşk eksik olmasın istiyor. Yaşlı kadınlar da buna dâhil. Yaşı yetmişe yaklaşmış, evli ve torunları olan kadın “Dünyaya bir daha gelirsem asla evlenmeyeceğim. Metres olarak yaşayacağım. Hayatımda büyük bir aşk yaşayamadım. Bir şansım daha olsa metres olarak yaşardım, aşk yaşardım…” diyor.

Her akşam dizi seyretmenin tabii neticesi bu. Reklamlarda cızır cızır kızaran salam sucuk, nasıl ki imkânı olup alamayanların ağzının suyunu akıtıyorsa, aşk dizileri de bilhassa kadınların kalplerini kanatıyor. Âşık olup aşkı bitenlerin yaralarını deşiyor, olamayanlara da hep bir eksildik duygusu yaşatıyor.

– Evet, böyle bakınca haklısınız.

– Sen miras meselesi yüzünden ağlayan adamın hikâyesini biliyor musun?

– Hayır, bilmiyorum.

– Adamın birini, miras meselesi yüzünden çıkan tartışmada akrabaları biraz dövmüşler. Adam dava açmaya karar vermiş. Dilekçe yazdırmak için arzuhâlcinin yanma gitmiş.

“Akrabalarım beni dövdü, dava açmak istiyorum.” demiş.

Arzuhâlci:

“Öğleden sonra gel, ben sana iyi bir dilekçe hazırlarım.” demiş.

Adam öğleden sonra gittiğinde arzuhâlci kendi uydurduğu olaylarla dolu birkaç sayfalık dilekçeyi göstermiş:

“Dilekçen tamam, ben okuyayım, sen bir dinle sonra altına imzanı atarsın.” demiş.

Adam dilekçeyi dinlerken ağlamaya başlamış. Arzuhâlci şaşırmış. “Sen niye ağlıyorsun?” diye sormuş. Adam “Uyyy, bana neler yapmışlar da haberim olmamış!” demiş.

Televizyon sayesinde kadınlar da “Biz neler kaçırmışız, neler ya-şayamamışız meğer…” diye kendi hâllerine ağlayıp duruyorlar.

– Benim de dizilerde dikkatimi şu çekiyor: Bu dizilerin neredeyse hepsi köşklerde konaklarda çekiliyor. Dizi bittiğinde dönüp kendi evine baktığında üzülüyorsun. Benim evim neden öyle değil, diye. Hatta bazen ev işi yaparken “Şu dizilerin birinden bir hizmetçi çıkıp işleri yapsa, sofrayı kursa, ben de giyinip kuşanıp masanın başına otursam…” diye düşündüğüm zamanlar oluyor.

– Çok güzel bir tespit bu. Bu diziler seyircileri kendi sade hayatlarından bıkkınlığa götürüyor, zenginliğe özendiriyor. Ayrıca diziler yüzünden aldatma meşrulaştırılıyor; cinsî serbestlik ve nikâhsız çocuk doğurmak teşvik ediliyor; seyirciye bol bol sahtekârlık ve entrika öğretiliyor.

– Üzerinde uzun uzun düşününce zararlarım insan daha iyi anlıyor. Galiba bu günden sonra televizyon, hayatımda pek fazla yer işgal etmeyecek.

– Bu haftaki görüşmemizin sonuna geldik Şirinciğim. Sen bir hafta boyunca romantizm hareketinin ve televizyonun senin üzerindeki zararlarım düşün. Bu zararlardan temizleyebildiğin kadarını sil süpür, temizle. Haftaya başka bir adımla devam edeceğiz.




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir